Isparta’daki 256 Tarihi Ev Tehlike Altında
Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından tescillenen bu yapıların imar artışlarından yararlanamadığını belirten Ataseven, bakımsızlıktan çökmek üzere olduklarını söyledi.
Ataseven, yaptığı açıklamada, 'Isparta’da Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu (Anıtlar Kurulu) tarafından zamanında tescillenerek koruma altına alınmış 256 adet kadar sivil mimarlık örneği (konut) bulunmaktadır. Bu parseller imar planı değişikliklerinden etkilenmediği için kat artışı veya emsal artışı gibi cezbedici unsurlardan faydalanamamaktadır. Zira bu eski yapılar yıkılsa bile yerine ilk inşa edildiği günkü hali ile (onaylanmış rölöve-restorasyon projesine uygun) birebir aynısı yapılmalıdır. Bu sebeple bu binaların bakımsızlıktan kendi kendine göçmesi ve yanması-yakılması kimsenin işine yaramayacaktır. Hiçbir zaman bu boş kalan arsalara bir apartman yapma şansı doğmayacaktır. En fazla otopark olarak kullanılabilir.
Isparta tarihi eser konusunda fakir bir ildir. 1914’te yaşanan büyük deprem tarihi yapılarımızın çoğunu yok etmiştir. Kalanları da çeşitli dönemlerde yaşanmış büyük yangınlarda yok olmuştur. Örneğin yakın büyüklükteki komşu ilimiz Afyonkarahisar bu konuda çok zengin bir ildir, zira tarihte bizim yaşadığımız büyük afetleri yaşamamıştır. Bu zenginliğini de turizm geliri olarak çok iyi değerlendirmektedir. Zaten elimizde topu topu 256 adet sivil mimarlık örneği kalmıştır, geçmişimizle tek bağımız bu kadardır. Yıkılanlar ve yananlarla da her geçen sene de bu sayı düşmektedir. Babalarımızın ve dedelerimizin hangi evlerde ve hangi şartlarda yaşadığına dair çocuklarımızın ve gelecek nesillerin hiçbir malumatı olmayacak bu gidişle. Geçmişine sahip çıkmayan toplumların geleceği de hepimizin malumudur.
Bu terkedilmiş bakımsız metruk evler aynı zamanda hayati riskler de taşımaktadır. Bacaları, çatıları, kiremitleri, cumbaları her an yoldan geçen insanların başına ve park etmiş araçların üstüne düşebilir. Bunun yanında yangına karşı oldukça savunmasız durumdadırlar. Ayrıca uyuşturucu madde kullanıcıları için de çok elverişli barınak durumundadırlar.
Çözüm önerilerimize gelirsek;
Bizlere emanet bu eserler ivedilikle güçlendirilerek restorasyon yapılmalıdır. Sürekliliğini sağlamak için de birer işlev yüklenmelidir (konut, dernek merkezi, kafe, restoran, müze, otel vb.) Restorasyonun önündeki en büyük engellerin başında mal sahiplerinin restorasyonla evlerine değer katılacağını hissederek satış fiyatlarını arttırmasıdır. Bir diğer engel ise halkımızın Anıtlar Kurulu prosedüründen korkmasıdır. Aslında kuralına uygun çizilmiş bir projeye kurul kısa sürede onay verebilmektedir, çok da endişe edilecek bir durum değildir. Restorasyonda devlet desteği ile vatandaş cebinden hiç para çıkmadan proje çizdirebilmektedir. Fakat 2 yıldır devlet destekleri nedense resmi gazetede yayınlanmamaktadır. Bu destek Ankara tarafından devam ettirilmelidir. Ayrıca restorasyon uygulama aşaması için de devlet desteği bulunmaktadır. Zemin katı ticari olan tarihi binalarda otopark harcı da girişimcileri engellemektedir. Belediyeler zaten az sayıda olan tescilli sivil mimarlık örneklerimizi bu tür harçlardan muaf kılarak halkı teşvik etmelidir. Zamanında bazı turistik il ve ilçelerde yapılan uygulamalar ilimizde de uygulanabilir. Belediyeler tescilli yapı sahiplerine resmi bir yazı göndererek evlerini belli bir tarihe kadar restore edilmesini isteyebilir, verilen sürede restore edilmeyen evler kamulaştırılabilir.
Bunları yapmaz isek bu az sayıda kalmış eserlerimiz de çok değil 5-10 yıl içinde kendiliğinden göçecek veya yanacak, ilimizde hiç tarihimizden bir kalıntı veya eser kalmamış olacaktır. En büyük temennimiz ise bu durum yaşandığında yakınlarda bulunan veya oradan geçen (yaya veya araçla) vatandaşlarımızın başına bir şey gelmemesi.' ifadelerine yer verdi.