Küllî İradenin Bahşettiği, Cüz’î İradenin Sabrı ve Şükrüyle...

Pür telaş yaşadım...

Sanki her yere yetişmem gerekiyormuş gibi, sanki ben olmazsam hiçbir şey tamam olmayacakmış gibi...

Zamanla yarıştım, geçebilirmişim sandım.
İnsanlar yanılttıkça bir şans daha verdim — bazen gereğinden fazla, bazen hiç gerek yokken.
Beş, on derken sayamadım bile.

Sonra fark ettim;
Her şey değişiyor bu hayatta...
Ama kader yazısı değişmiyor.
Yaşanacak varsa, bir şekilde yaşanıyor.
Ve ben, en çok kendimde yanılmışım.
En çok da kendime mahcup kalmışım.

Ne zamana yetişebildim, ne yanımda olanlara.
Bir gün geldi, yanımda sadece gerçekten “yanımda olanları” bulabildim.
Meğer yorulmayı yaşamak sanmışım.
Meğer en çok kendime lazımmışım ama ben, hep başkaları kazansın diye kendimi harcamışım.

Daha dün gibi aklımda olan çocukluğumu, gençliğimi...
Oysa çoktan geride bırakmışım.
Dağ gibi bir ömrü, bilmeden, yavaş yavaş yerle bir etmişim.
Şimdi hem şaşkınlığını, hem pişmanlığını yaşıyorum.

Ama biliyorum;
Her şeyin sonunda sabır, şükür ve teslimiyet kalıyor.
Çünkü küllî irade neyi bahşederse, cüz’î irade onunla sınanıyor.

Sürç-i lisan ettiysek af ola...
Bugün, bir muhasebe günü.
Ve ben, her şeye rağmen diyorum ki:
Rabbime şükürle, şükranla… Kalın sağlıcakla.