Taşlananlar Kim, Taş Atanlar Kim?
Gazze’ye giden 94 yardımsever insanı buradan tebrik ediyor, her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Aralarında tanıdıklarımız da vardı. Çok şükür, sağ salim döndüler. Ancak dönüşte anlattıkları kolay değildi; Türk pasaportlu vatan hainlerinin, İsrail polisleriyle birlikte onlara nasıl kötü muamele ettiğini, tuvalette su içmeye zorlandıklarını duyduk. Bu tablo utanç verici ama bir o kadar da ibretlik.
İçlerinde milletvekilleri de varmış. Helâl olsun! Vekil dediğin, tam da böyle yiğit olmalı.
Ama asıl üzerinde durmak istediğim konu başka…
Şimdi bazıları “imza atmadı, orada kaldı” diye kahraman ilan ediliyor, bazıları “imza attı, döndü” diye suçlanıyor. Ne tuhaf bir haldir bu!
Oysa bu mesele tam olarak gösterdi ki biz, İslam’ı yeterince bilmeden İslam anlatıyoruz.
Gazze’ye gitmek o gün için bir ibadetti. Bütün ibadetlerde olduğu gibi bu ibadetin de iki yönü vardır: Azimet ve Ruhsat.
Birini seçen kahraman, diğerini seçen hain değildir.
Merhum Hüsnü Aktaş ne güzel söylemiş:
“Azimetle amel eden kahramandır, Ruhsatla amel eden de hain değildir.”
Ölümü göze alarak gitmiş insanlar bunlar. Kimi ruhsatı kullanmış, kimi azimeti. Bu bir ibadet, hükmü verecek olan da yalnızca Allah’tır.
Daha az sevap almak isteyen, değersiz mi olur?
Elbette hayır!
İkbal Bacım hasta hasta gitti. Kim ne şartlarda, nasıl yola çıktı bilmiyoruz ama Allah biliyor. Dönüşte konuştular; yiğitçe, dik durarak konuştular.
İkbal, makinalı tüfek gibi saydırdı yaşananları…
Bekir Develi kardeşimizi dinledim, o da harika konuştu.
Hainlerin kılcal damarlarına kadar işleyişi anlattılar.
Peki şimdi bu insanlar, “orada kalmadı” diye taşlanacak mı?
Ölüme doğru dalgaları aşıp gidişleri, fedakârlıkları değersiz mi oldu?
İslam böyle mi diyor?
Hayır!
Kur’an şöyle buyuruyor: “Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür.” (Zilzal, 7)
Biz ne zaman İslam’a göre konuşacağız Allah aşkına?
“Çok konuştular” deniyor. Belki de çok tanındıkları, çok sevildikleri için onlarla röportaj yapmak isteyen çoktu! Belki de sesleri, sessiz kalanların vicdanını rahatsız etti.
Biraz kıskançlık mı var bu eleştirilerin altında, bilemiyorum.
Ama bildiğim bir şey var: Haddi aşıyoruz.
Kimin ne yaptığıyla uğraşmayı bırakalım.
Biz ne yaptık, ona bakalım.
Asıl hayırlı mü’min budur.
Allah’a emanet olun canlar.