Emeğin Adaleti: Kocaya Hizmet Kölelik mi, Patrona Hizmet Yücelik mi?
Toplum, aynı eylemi farklı bağlamlarda tamamen zıt biçimlerde yorumlama eğilimindedir. Bir kadın, eşine ve hanesine sevgiyle emek verdiğinde çoğu zaman modern söylemde “kölelik” veya “kendini feda etme” olarak yaftalanır. Oysa aynı kişi, bir şirkette patronuna mesai saatlerinin ötesinde hizmet ettiğinde, bu durum “çalışkanlık,” “kariyer hırsı” veya “başarıya giden yol” olarak yüceltilir.
Peki mesele gerçekten hizmetin kendisi midir, yoksa modern dünyanın emeğe biçtiği değer midir?
I. Değer Yanılsaması: Görünür Emek ve Görünmez Fedakârlık
Modern hayat, ölçülebilir olana kutsiyet atfeder. Maaş bordrosu, terfi listesi, unvan kartı… Bunlar, bir insanın emeğinin değerini belirleyen yegâne ölçüt haline gelmiştir. Patron için yapılan hizmet somut ve görünürdür: maddi kazanç ve sosyal statü sağlar. Alkışlanır, ödüllendirilir.
Ancak evin içindeki hizmet çoğu zaman görünmezdir. Sabırla dinlemek, kriz anında sığınılacak liman olmak, bir yuvayı ayakta tutmak… Bunlar maaş bordrosuna veya performans raporuna sığmaz. Bir annenin uykusuz geceleri, bir babanın güvenli bir yuva sağlama çabası, eşin diğerinin yorgunluğunu paylaşması… Bu tür manevi emek ölçülemez, ama etkisi nesiller boyu sürer.
Kıyaslamak gerekirse: Bir çalışanın patronu için hazırladığı sunum şirketi milyonlarca kazandırabilir, kısa vadeli ve somut bir kazanç sağlar. Buna karşılık, eşin yıllarca süren sabrı ve yuvasına kattığı huzur, uzun vadeli ve manevi bir yatırımdır. Toplumun terazisi şaşmıştır; maddi kazancı yüceltirken, insanı ve aileyi inşa eden manevi emeği küçümser. Oysa insanı inşa eden, sadece cebini değil kalbini ve ruhunu besleyen emektir.
II. Hizmetin Niyeti ve Adalet İlkesi
Hizmetin gerçek değeri, kime yapıldığıyla değil, hangi niyetle ve hangi adaletle gerçekleştirildiğiyle ölçülür. İslam ahlakında hizmet, bir güç ilişkisi değil, merhamet ve sorumluluk ilişkisidir.
1. Aile İçindeki Hizmet: Karşılıklı Sorumluluk
Eşler arasındaki hizmet tek taraflı bir itaat değil, ortak sorumluluk bilincidir. Eşine yemek yapan, evi paylaşan kadın; ailesini koruyan ve rızık getiren erkek de hanesine hizmet eder. Bu hizmet, özgür iradeyle, sevgi ve karşılıklılık ilkesiyle yapılırsa, insanı küçültmez; olgunlaştırır ve derinleştirir.
Zulüm: Eğer hizmet zorla, baskıyla ve adaletsiz bir şekilde dayatılıyorsa, bu sömürüdür ve yücelmez.
Yücelik: Eğer hizmet Allah rızası gözetilerek, bir yuvanın huzuru için yapılıyorsa, ibadet hükmündedir ve manevi kazancı kalıcıdır.
III. Evlilikte Niyet, Adalet ve Manevi Kazancın Pratik Yansımaları
Niyet: Eyleme Anlam Katmak
Niyet, eylemin ruhudur. Örneğin bir eşin diğerinin en sevdiği yemeği yapması, sadece yemek yapmak değildir. Ama niyet “eşimi mutlu etmek, ona sevgimi göstermek, hanemizin huzuruna katkıda bulunmak” ise, sıradan bir iş manevi bir değere bürünür.
Patrona yapılan hizmette niyet genellikle dışsal motivasyonlarla sınırlıdır: maaş, terfi veya statü. Evlilikte ise niyet, adalet ve sevgi ile birleşir.
Adalet: Yükü Paylaşmak ve Onuru Korumak
Adalet, evlilikte eşitlik değil, hakkaniyet ve karşılıklılık demektir. Eşin emeğinin görülmesi ve onurunun korunması gerekir. Örneğin, kadın tüm gün çocuklarla ilgilenmişse, erkeğin bulaşıkları yıkaması bir “yardım” değil, ortak sorumluluğun adil paylaşımıdır. Adalet, ayrıca emeğin küçümsenmemesini ve takdir edilmesini de kapsar.
Manevi Kazanç: Huzur ve Bereket
Eşine sabırla destek olan, zor zamanlarda yanında duran kişi, emeğinin karşılığını hemen görmese de, güvenli ve huzurlu bir yuva olarak geri döner. Çocuklar, ebeveynlerinin birbirine saygı ve fedakârlığını gözlemleyerek büyür; bu, nesilden nesile aktarılan bir ahlak mirasıdır. Kariyerdeki kazanç geçici olabilir; aileye yapılan hizmet ise ömür boyu süren bir yatırım niteliğindedir.
IV. Kariyerdeki Hizmet: Sözleşme ve Sınırlılık
Patrona yapılan hizmet, performansa ve sözleşmeye dayalıdır. İş bittiğinde bağ da sona erer. Kariyer, hayatı döndürür ve geçim sağlar, ancak ruhu nadiren besler. Bu hizmetin manevi kazancı sınırlıdır; insanı inşa etmez, yalnızca geçindirir.
V. Teraziyi Yeniden Ayarlamak
Eşine yapılan hizmet, doğru niyetle ve adaletle yapıldığında ne köleliktir ne de geri kalmışlık. Aksine, dünyada ve ahirette insanı yücelten kadim bir emek biçimidir. Bu hizmet bir kişiye değil, bir haneye, nesle ve dolaylı olarak topluma yapılan bir yatırımdır.
Patrona yapılan hizmet, ne kadar yüksek maaş getirirse getirsin, insan onurunu zedeliyorsa, ruhu tüketiyorsa sadece modern bir yorgunluktur.
Belki artık sormanın zamanı gelmiştir: Hangisi bizi sadece geçindiriyor, hangisi bizi insan olarak inşa ediyor? Çünkü her kazanç aynı değildir; bazıları cebimizi, bazıları kalbimizi doldurur. Bir toplumu ayakta tutan, yalnızca kariyerler değil, görünmeyen ama vazgeçilmez olan, sevgiyle ve adaletle verilen emeklerdir.