Şehitler Kimin İçin Can Veriyor?
Hayat öyle kısa ki, insanoğlu sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor hayatı ya da çok uzunmuş gibi. Bu kısacık dünya hayatında ne için ve nasıl yaşadığımız önemlidir aslında. İnsan kendi kendine sormalı,
Kaç kere geleceksin bu dünyaya?
Bu sefer olmadı mı? yapamadın ya da yanıldın mı?
Kaç hakkın olacak dünyayı yaşamak için,
Kaç şans verilecek sana yanılgıların için,
Cevap belli aslında hiç değil mi?
Öyleki sadece bir kullanımlık hayat, tekrarı olmayan, pardonu olmayan hayat. Bu hayatta ya kalkar kendine gelirsin, ya da hibe edersin hayatını. Olur olmaz şeylere üzülüp, takılır kalırsın ve takıldığın yerde yıkılırsın.
Sen hayatında küçük şeylere takılıp kalırken, birileri çıkar ve bu vatan için, sen rahat ve huzur içerisinde yaşayabilesin diye canlarını feda edip şehit olurlar...
Yaşarken kaç kere pay ettik, dünya malını, herkese en çok bir mezar düşüyor...
Şimdi gidin bakın kabristanlara; şehitler kimin için can veriyorlar.
Önce bir haber duyulur televizyonlardan bir kaç dakikalığına, "şehidimiz var, başımız sağ olsun Türkiyem" diye alt yazı geçilir.
Sonra törenler yapılır, yöneticiler konuşur matemli ama vakur bir ses tonuyla, ardından "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" diye sloganlar atılır hep bir ağızdan.
Mezarlıkta defin işlemi gerçekleşir, herkes görevini yapmanın onuruyla ayrılır mezardan.
Ama, birileri kalır, oradan ayrılmak istemez, canından bir parçayı toprağın altında yapayalnız bırakıp gidemez mezarlıktan.
İşte, canından bir parça can olanlar için; ŞEHİTLER' can veriyor.
Bugün hiçbir şey olmamış gibi mi yaşayacağız?
Herşey yolundaymış gibi, kimse ölmemiş gibi mi davranacağız?
Mutluymuşuz gibi mi güleceğiz?
Düğünlerde halay çekmeye devam mı edeceğiz?
Ya da eğlence mekanlarında, şuursuzca gülüp eğlenmeye devam mı edeceğiz?
Denizin ortasında yol alan gemi sizin değilse; Rüzgarın kuvvetli esmesi ya da dalgaların yüksekliği sizi endişelendirmez.
Yani senden gitmeyen seni üzmez.. canını yakmaz... "Ateş düştüğü yeri yakar" sözü galat-ı meşhurdur.. gerçekten de gerçek manada ateş tamda onların canını yakıyor.. hayallerini yakıyor...umutlarını yakıyor... evlatsız kalmış anne babaların, eşsiz kalmış kadınların, babasız kalmış çocukların her şeylerini yakıyor....
Bu vatanın evlatları, bu vatan için, bayrağı yere indirtmemek için, ezanı dindirtmemek için, namusumuza dokundurtmamak için şehit olmaya devam ederken, şairin;
"Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgar bekliyor!
Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?" dizeleriyle ifade ettiği gibi, vatan sahipsiz değil, vatan için gözünü kırpmadan canını seve seve veren yiğitler olduğu müddetçe.
Şehidimizin görme engelli babasının yürek burkan sözleri:
"Zaten görmüyordum… Neden gittin oğlum?"
Bir baba yüreğinin acısı, kelimelere sığmadı…
Sığmaz da, çünkü evlatlar babalarının tabutuna omuz verirde, evlatlar buna hazırlar kendini, fakat babaların evlatlarının tabutuna omuz vermesi, mezarına bir kaç kürek toprak atması alışılmış bir durum değildir, bu yüzden acısı büyük olur şehit babalarının, bu yüzden dinmez göz yaşları şehit analarının... Bu yüzden zordur çocuklarına hem annelik hem de babalık yapmak şehit eşlerinin...
Şehitler için sadece sözde baş sağlığı dilemekle...bir kaç ağdalı sözlerle sosyal medyadan paylaşım yapmakla hissedemezsiniz, onların yakınlarının hissettiklerini.. Hele sırça köşklerinde, makam koltuklarında, makam arabalarıyla iştirak ettikleri şehit cenazeleri törenlerine katılmak ve bu törenleri poz vermekten, dedikodu yapmaktan daha da ötesi şehit törenlerinde gülmekten kendini alamayan bazı insanların yöneticilik anlayışıyla hiç anlaşılmaz şehit acısı... Temel insani değerlerden yoksun bir bakışla da olmaz..
Bu hayatta değişmeyen bir gerçek var; bir gün herkes kaybettiği şeylerin değerini mutlaka anlayacak…
Şimdi düşünün, kendi evladınızın cenaze namazını kılıyorsunuz, gittiğiniz şehit cenazelerindeki gibi rahat davranabilir misiniz?
En basitinden dünyalık işlerinizden, terfilerinizden, oğlunuza kızınıza ya da gelininize iş bulma girişimlerinde bulunur musunuz?
Gideceğiniz tatillerden ya da alacağınız villadan bahseder misiniz?
Ya da güler misiniz?
Sempatik olmaya çalışmayın...
Empati lütfen biraz empati...