Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

Ayşeli Polat Yazdı... Yoruldum...

Isparta (Web Sitesi) - Web Sitesi | 04.05.2025 - 02:37, Güncelleme: 04.05.2025 - 02:37
 

Ayşeli Polat Yazdı... Yoruldum...

Ayşeli Polat yazdı...

Yoruldum... Kaç yüzünün olduğunu kestiremediğim insanların, her türlü mel’aneti işleyip din kisvesi altında dünya menfaati sağlamasından, “Müslümanım” sözüyle bağdaştıramadığım, yüzüne karası vurmuş kalbiyle kalbimi kirletmesinden yoruldum. Caddelerde dolaşan mümin görünümlü insanların, elinden ve dilinden emin olamayışımdan mütevellit, samimiyetimi ve ihlasımı yitirmekten yoruldum. Hayatın merkezine otursun, hayata hayat kılınsın, ruhlara kut ve gıda olsun diye inzal edilen bir kitabın ya verilen bir cüzün mesuliyetinden kurtulmak ya da geçmişlerin ruhuna bağışlamak için okunmasından; akademik kariyer için veya ses yarışmasında para kazanmak için basamak ittihaz edilmesinden yoruldum. Başörtünün aksesuar olarak kullanılmasından, kuytu köşelerde şuh kahkahalar arasında verilen öpücükle, caddelerde gökyüzüne yükselen ucube topuzlar ve günahtan kapkara olmuş yüzlerin boyanarak kapatılmasıyla örtünün kirletilmesinden yoruldum. Nene Hatun’un torunlarının podyum mankenliğine soyunmuşçasına evlerde arzı endam etmesinden, farzın tarza evrilmesinden yoruldum. Din davası güdenlerin bile promosyonu kullanma yarışında en önde olmasından, kredi kartlarının sığmadığı Müslüman cüzdanlarından yoruldum. Yıllarca ödenen ev kredisiyle, o evde mutlu olacağını zanneden, refahın hak ile yeksan ettiği yuvaları görmekten yoruldum. Kreşlerde büyüyen, ileride anne-babasına efendilik taslayan çocuklardan; asgari ücretle başkasının çocuğuna dadılık yapmayı, öz çocuğuna bakmaktan daha sevimli gösteren sistemin çarkları arasında öğütülen kadınlardan yoruldum. Kendine eş, çocuğuna anne değil, eve ikinci bir para kaynağı arayan, imanın verdiği nurla değil, suni boyalarla güzel olunduğunu zanneden, kavvamlıktan uzak erkek müsveddelerinden yoruldum. Aldatmanın “âşık olmak” terimleriyle normalleştiği, evlilik kurumunun yerle bir edildiği bir döneme şahitlik etmekten yoruldum. Zinayı normalleştiren, kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı kadın programlarının reyting rekoru kırmasından, 65 yaş üstü dini bütün Müslümanlarca talep görüp her geçen gün mantar gibi çoğalmasından yoruldum. İsrafın ayyuka çıktığı, kanaat ve iktisat kelimelerinin anlamını yitirdiği bir çağda, gulyabani gibi görülmekten yoruldum. Dilimden anlayan birini bulamamaktan, yerin üstünden ziyade yerin altını arzulamaktan yoruldum. Bedenimle, ruhumla bu dünyanın istilasına maruz kalmaktan yoruldum. Ey ism-i pâkini dudaklarıma iliklediğim Güzel! Bak, adınla tatlandı cümle zerrâtım. Bu dünyanın cefasına vuslatının hayaliyle katlanıyorum. Baktığım her yerde yana yakıla seni arıyorum. Ey Menba-ı Muhabbet! Müjgânımdan süzülen damlalar hürmetine muhabbetinden mahrum edip tecziye etme beni! Yoksa sevgisizliğin ayazında silinir adım, kaybolur yâdım… Adını ayın aydınlık yüzüne kazıdım. Burnumun dibine düşüyor sızın. Adın yâdıma düşünce iki dünya arasında göçebeyim. Marazlı akşamların kucağında divaneyim. Yaşlar sığmıyor kirpiklerime. Rüzgâr, kızıl renkli güneşi döverken, akşamın arifesinde yalnızlık örtüsü örtüyorum üstüme. Gözyaşlarım dökülür de gülüşümden, kimse anlamaz halimden. Her duada ayalarımdan arşa yükseliyor adın. İlmek ilmek dikilince varlığın, güzelleşiyor sol yanım. Sevgine öyle muhtacım ki, ifadeden acizim. Kaldırım taşlarına sığınmış damlalar kadar kimsesizim. Bir vaktin içine hapsolmuşum ki, nereye baksam asılı duruyor zaman. Sensizlik sağanak sağanak yağınca üzerime, kapının eşiğine dokunan ışığa sığınıyorum. Bir nazar etsen kalbime, gökkuşağındaki en güzel rengim, sekizinci günüm, beşinci mevsimim. Gönlüme gelsen bahar olur, ömrümden gitsen ayaz. Tüm cümlelerin sende bittiği yerdeyim. Hayır, hayır yalnız değilim, tıklım tıklım seninleyim. Bak, avuçlarımın içinde şafak söküyor. Ne olur sevginle onar kırılmış yanlarımı. Muhabbetinle yeşert kurumuş dallarımı. İltifatınla güldür azap çeken kalbimi. Nehâra döndür katran karası leylimi. Ey nihayetsiz muhabbete layık Sevgili! Arz ve sema şahit olsun ki sevdim seni… Asırlık yorgunluklar istila etti yüreğimi. Başımı yaslayacak sadra muhtacım. Rahmetinin bağrında dinlendir beni. Kimsesiz ve biçareyim, ne olur bekletme kapında. Gönül mendilimi serdim, dilenciyim huzurunda. Gözüm yaşlı, boynum bükük, hissiyatım kırık dökük. Senden gayri gidecek kapım, tutunacak tek bir dalım yok. Beni sevgisiz, beni sensiz bırakma! Bir nokta uçur bana katından. “Yarım” oluşumu “yârim” oluşunla mühürleyeyim…
Ayşeli Polat yazdı...

Yoruldum... Kaç yüzünün olduğunu kestiremediğim insanların, her türlü mel’aneti işleyip din kisvesi altında dünya menfaati sağlamasından, “Müslümanım” sözüyle bağdaştıramadığım, yüzüne karası vurmuş kalbiyle kalbimi kirletmesinden yoruldum.

Caddelerde dolaşan mümin görünümlü insanların, elinden ve dilinden emin olamayışımdan mütevellit, samimiyetimi ve ihlasımı yitirmekten yoruldum.

Hayatın merkezine otursun, hayata hayat kılınsın, ruhlara kut ve gıda olsun diye inzal edilen bir kitabın ya verilen bir cüzün mesuliyetinden kurtulmak ya da geçmişlerin ruhuna bağışlamak için okunmasından; akademik kariyer için veya ses yarışmasında para kazanmak için basamak ittihaz edilmesinden yoruldum.

Başörtünün aksesuar olarak kullanılmasından, kuytu köşelerde şuh kahkahalar arasında verilen öpücükle, caddelerde gökyüzüne yükselen ucube topuzlar ve günahtan kapkara olmuş yüzlerin boyanarak kapatılmasıyla örtünün kirletilmesinden yoruldum. Nene Hatun’un torunlarının podyum mankenliğine soyunmuşçasına evlerde arzı endam etmesinden, farzın tarza evrilmesinden yoruldum.

Din davası güdenlerin bile promosyonu kullanma yarışında en önde olmasından, kredi kartlarının sığmadığı Müslüman cüzdanlarından yoruldum. Yıllarca ödenen ev kredisiyle, o evde mutlu olacağını zanneden, refahın hak ile yeksan ettiği yuvaları görmekten yoruldum.

Kreşlerde büyüyen, ileride anne-babasına efendilik taslayan çocuklardan; asgari ücretle başkasının çocuğuna dadılık yapmayı, öz çocuğuna bakmaktan daha sevimli gösteren sistemin çarkları arasında öğütülen kadınlardan yoruldum.

Kendine eş, çocuğuna anne değil, eve ikinci bir para kaynağı arayan, imanın verdiği nurla değil, suni boyalarla güzel olunduğunu zanneden, kavvamlıktan uzak erkek müsveddelerinden yoruldum.

Aldatmanın “âşık olmak” terimleriyle normalleştiği, evlilik kurumunun yerle bir edildiği bir döneme şahitlik etmekten yoruldum.

Zinayı normalleştiren, kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı kadın programlarının reyting rekoru kırmasından, 65 yaş üstü dini bütün Müslümanlarca talep görüp her geçen gün mantar gibi çoğalmasından yoruldum.

İsrafın ayyuka çıktığı, kanaat ve iktisat kelimelerinin anlamını yitirdiği bir çağda, gulyabani gibi görülmekten yoruldum.
Dilimden anlayan birini bulamamaktan, yerin üstünden ziyade yerin altını arzulamaktan yoruldum. Bedenimle, ruhumla bu dünyanın istilasına maruz kalmaktan yoruldum.

Ey ism-i pâkini dudaklarıma iliklediğim Güzel! Bak, adınla tatlandı cümle zerrâtım. Bu dünyanın cefasına vuslatının hayaliyle katlanıyorum. Baktığım her yerde yana yakıla seni arıyorum. Ey Menba-ı Muhabbet! Müjgânımdan süzülen damlalar hürmetine muhabbetinden mahrum edip tecziye etme beni! Yoksa sevgisizliğin ayazında silinir adım, kaybolur yâdım… Adını ayın aydınlık yüzüne kazıdım. Burnumun dibine düşüyor sızın. Adın yâdıma düşünce iki dünya arasında göçebeyim. Marazlı akşamların kucağında divaneyim. Yaşlar sığmıyor kirpiklerime. Rüzgâr, kızıl renkli güneşi döverken, akşamın arifesinde yalnızlık örtüsü örtüyorum üstüme. Gözyaşlarım dökülür de gülüşümden, kimse anlamaz halimden. Her duada ayalarımdan arşa yükseliyor adın. İlmek ilmek dikilince varlığın, güzelleşiyor sol yanım. Sevgine öyle muhtacım ki, ifadeden acizim. Kaldırım taşlarına sığınmış damlalar kadar kimsesizim. Bir vaktin içine hapsolmuşum ki, nereye baksam asılı duruyor zaman. Sensizlik sağanak sağanak yağınca üzerime, kapının eşiğine dokunan ışığa sığınıyorum. Bir nazar etsen kalbime, gökkuşağındaki en güzel rengim, sekizinci günüm, beşinci mevsimim. Gönlüme gelsen bahar olur, ömrümden gitsen ayaz. Tüm cümlelerin sende bittiği yerdeyim. Hayır, hayır yalnız değilim, tıklım tıklım seninleyim. Bak, avuçlarımın içinde şafak söküyor. Ne olur sevginle onar kırılmış yanlarımı. Muhabbetinle yeşert kurumuş dallarımı. İltifatınla güldür azap çeken kalbimi. Nehâra döndür katran karası leylimi.

Ey nihayetsiz muhabbete layık Sevgili! Arz ve sema şahit olsun ki sevdim seni… Asırlık yorgunluklar istila etti yüreğimi. Başımı yaslayacak sadra muhtacım. Rahmetinin bağrında dinlendir beni. Kimsesiz ve biçareyim, ne olur bekletme kapında. Gönül mendilimi serdim, dilenciyim huzurunda. Gözüm yaşlı, boynum bükük, hissiyatım kırık dökük. Senden gayri gidecek kapım, tutunacak tek bir dalım yok. Beni sevgisiz, beni sensiz bırakma! Bir nokta uçur bana katından. “Yarım” oluşumu “yârim” oluşunla mühürleyeyim…

Habere ifade bırak !
Haberle İlişkili Makale
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.