Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

Ayşeli Polat Yazdı... İslam Alemi Nerde?

Isparta (Web Sitesi) - Web Sitesi | 14.05.2025 - 15:03, Güncelleme: 14.05.2025 - 15:14
 

Ayşeli Polat Yazdı... İslam Alemi Nerde?

Ayşeli Polat Yazdı...

Mutfaklar, akşama kadar enva-i çeşit yemeğe ev sahipliği yaptı. En zahmetli, en lezzetli yemekler, mahir hanımların ellerinde sanat eserine dönüştü. Hepi topu 20 dakikalık bir zevk için bütün gün nefse hizmet edildi. Eee hak ediliyordu nihayetinde. Akşama kadar aç kalınmış, oruç tutulmuştu. İftar vakti geldiğinde de hoş tutulmalıydı haklı olarak. Sofralar hazırlandı. İftariyeliğinden çorbasına, ana yemeğinden pilavına, salatasından tatlısına krallara layık bir sofra için bitap düşmüş, nefsin etrafında pervane olmuş yorgun bedenler, ezana birkaç dakika kala sofradaki yerini aldı. Televizyonlar açıldı. Gün içinde vuku bulan haberler eşliğinde sofradaki görsel şölen birkaç dakika içinde talan edildi. Sofradakiler bir ara bakışlarını televizyona çivilediler. Haber spikeri ciddi bir ses tonuyla günün haberini veriyordu: “İsrail polisinin Mescid-i Aksa’da yer alan Kıble Mescidi’nin içine girdiği bildirildi. Filistin Kızılay’ından yapılan yazılı açıklamaya göre, İsrail güçlerinin kullandığı kauçuk kaplı mermi, ses bombası ve uyguladıkları darp nedeniyle şu ana kadar 150’den fazla Filistinli yaralandı. Yaralıların bölgedeki hastanelere sevk edildiği aktarıldı.” Spiker sustuğunda baskının yer aldığı video gösterildi. Bir anda, kadınların vaveylaları, yaralıların inlemeleri, direnenlerin “Allahü Ekber” sedaları bütün odayı çepeçevre kuşatmıştı. Sofradakilerin bakışları önce donuklaştı. Kaşıkları ellerinde, lokmaları ağızlarında kaldı. Evin hanımının gözleri doldu. Birkaç dakikalık şokun ardından evin beyinin söylediği cümleyle herkes kendine geldi: “Allah yardımcıları olsun. Ramazan Ramazan yaşananlara bak!” Bu cümleye evin hanımı “Allah kahhar ismiyle kahretsin bunları!” diyerek destek oldu. Elinin tersiyle nemlenen gözlerini sildi. Artık yemeğe devam edebilirlerdi. Müslüman kardeş olarak görevlerini yapmışlar, dua ve bedduada bulunmuşlardı. Vicdanları rahat yiyebilirlerdi. Öyle de yaptılar. Spiker komik kedi videolarını sunarken sofradaki kasvetli hava gitmiş, yerini, kedilerin yaptığı şirinliğe kayıtsız kalmayıp kahkahayla mukabelede bulunan insanların şen şakrak cıvıltıları almıştı. Ne acı değil mi? 1,5 milyarlık İslam aleminin İsrail baskınına tepkisi aşağı yukarı “BU KADAR” olduğu için 4 milyonluk İsrail çapulcusu, İslam mabedinin göğsüne el uzatma cüretini gösterebiliyor. Ramazan ayında sahur davulcuları bile İslam alemini asırlık uykusundan uyandıramadığı için İsrail köpekleri kirli postallarıyla Aksa’mızı kirletebiliyor. Küfür tek millet olup balyoz gibi başımıza inmek için beklerken, İslam alemi fındıkkabuğunu doldurmayacak basit meseleler yüzünden birbirini yediği için İsrail, Mescid-i Aksa’yı canı pahasına savunan bir avuç Müslümanı derdest edebiliyor. Ne rahmet ayı “Ramazan” ne Müslümanları cemetme görevini üstlenen “Cami” ne de birbirine geçmiş tuğlalar gibi olmamızı, bir uzuv rahatsızlanınca bütün bedenin o uzvun rahatsızlığına destek olması gerektiğini ifade buyuran “Dinin Peygamberi” bizi vahdete sevk edebiliyor. Filistinli kadınlar ellerini semaya açıp “İslam alemi nerde?” diye haykırıyor. Bizim ne kadar mühim işlerle meşgul olduğumuzu bilmezmiş gibi sürekli bu soruyu soruyorlar: “İslam alemi nerde?” Kusura bakma bacım! Ben sabahtan akşama kadar mutfakta çeşit çeşit yemek hazırlamakla meşgulüm. Malum Ramazan ayındayız. Akşama kadar aç kalmış nefsimi hoş tutma peşindeyim.  Hem sen kolay mı zannediyorsun İnstagram’da paylaşılacak güzellikte sofra kurmayı? Rakiplerimin ne kadar çok ve güçlü olduklarını bilmiyorsun tabii. Benim o çoğunluğu ezip geçmem, daha fazla like almam lazım. Takipçi sayımı her geçen gün artırmam lazım. İşim zor anlayacağın. Hem ben altın günlerinde farklı kombinler oluşturmakla meşgulüm. Tunik-pantolon uysa çanta sırıtıyor. Eşarp-çanta uysa ayakkabı sırıtıyor. Hepsi uysa bu defa da her altın gününde farklı bir ikramlık hazırlamam gerekiyor. Ah bacım, sen kolay mı sanıyorsun o güne kadar hiç yapılmamış bir ikramlık bulmayı? Kolay mı sanıyorsun 6 çeşit ikramlığın boy gösterdiği günde gün yüzü görmemiş 6 çeşit ikramlığı hazırlamayı? Aynı ikramlığı çıkarayım da “hünersiz” mi desinler? Aynı kıyafeti giyeyim de “fakir” mi desinler? İşim gerçekten zor anlasana! Ben her gün bir yenisi eklenen, aile kurumunu hâk ile yeksan eden dizilerin günlerini ezberlemekle meşgulüm. O kadar dizinin gününü, saatini akılda tutmak kolay mı? Dizilerin içine yerleştirilen ürünleri çarşı pazarda aramak, ayaklara karasular inene kadar dolaşmak basit bir olay mı Allah aşkına? “İslam âlemi nerde?” diye haykırıyorsun ya… Benim kocam 10 yıllığına çektiğimiz ev kredisini ödemekle meşgul. Daha ev kredisi bitmeden çektiğimiz araba kredisi iyice belini büktü garibin. İki farklı ek işte çalışıyor. Gecesi gündüzü belli değil fukaranın. Mescid-i Aksa ne vakit aklına düşsün? Sen bu zamanda 2 çocuk büyütmek nasıl bir şey bilir misin? Kışın bir defa bile domates, salatalık, patlıcan yiyememek ne büyük bir utanç anlayabilir misin? Hem senin ülkedeki ekonomik krizden haberin var mı? Gündemimiz zamlarla yeterince meşgulken sen çıkmış Mescid-i Aksa diyorsun, İslam alemi diyorsun. Hey yavrum hey! Biz bu yıl ilk defa 5 yıldızlı otele tatile gidemedik, bu nasıl bir yoksunluk anlayabilir misin? Komşular sürekli mobilya değiştirirken, eski model mobilyalarla misafir ağırlamanın insanın canını nasıl acıttığını anlatsam anlayabilir misin? Gerçekten kusura bakma bacım! 70 yaşındaki hacı babam da çok meşgul. Emekli ikramiyesini yatırdığı faizli bankaya gelip gitmekten dizlerinde menisküs yırtığı oluştu. Kahvehanede gün boyu oynadığı okeyde kaybedince daha bir moralsiz geliyor eve. Bu günlerde, apartmana yeni taşınan mültecilerin küçük kızını ikinci eş olarak alma telaşında. Kızcağız ortada mı kalsın? Sevaptır nihayetinde. Bu kadar meşgalenin arasında Kudüs’e sıra gelir mi? Annemi sorarsan, Müge Anlı, Esra Erol izliyor akşama kadar. “İbret alıyormuş” kendince. Bilmem inanır mısın ama Kur’an kursuna bile gönderemiyorum annemi. Hikâyenin devamını kaçırırım diye evden dışarı çıkmıyor inan. Bazen tuvalete zor yetişiyor bir sahnesini bile kaçırmayayım diye. Bazen de reklam arasında kılıveriyor namazını, Allah merhametli nihayetinde. Bu kadar meşgul bir kadından Mescid-i Aksa’yı düşünmesini beklemek tabii ki beyhude. Haa ben anladım seni. Sen Selahaddin Eyyubi gibi mert delikanlılar istiyorsun zannımca. Ama nerde? Oğlum kulağına her gün bir başka küpe takıyor. Tişörtleri kırmızı, mor, pembe. “Pantolon bu!” dese de daha çok tayta benziyor giydikleri. Sabaha kadar telefonun başında ömrünü törpülüyor, Ikindi vakti uyanıyor. Kolay değil tabii, sigara ile efkâr dağıtıyor. Gündemden uzak kalmamak adına Twitter’da vakit geçiriyor. Zamlara çok öfkeli yumruk sıkıyor. Bir imansıza gönül vermiş zannımca bunalım takılıyor. Arkadaşlarından intihar eden bile var düşünsene! Bu kadar derdin arasında hangi araya sıkıştırsın Mescid-i Aksa’yı söylesene? Kızım bir of çekse karşıki dağlar yıkılır inan. İstediği göbeği açık kıyafeti bulamamış vitrinlerde. Son model telefonu olmadığı için telefonunu köşe bucak saklıyor. Ergen nihayetinde. Sabahtan akşama kadar telefon elinde, mesajlaşıyor durmadan. Bilmiyorum kiminle? Bir bardak su istenmiyor şimdiki gençlerden, cevap net “Su her zamanki yerde!” Çok da kızmamak lazım aslında, yoruluyorlar tabii restoranda garsonluk yaparken. Çalışıyorlar kendilerince. Hem şu kör olasıca üniversite sınavı yok mu? O kadar rakibi geçip meslek sahibi olmak kolay mı? Varsın söz dinlemesinler. Okuyup iyi bir meslekleri olsun da. Biz yiyemedik onlar yesin. Biz giyemedik onlar giysin. Evlat işte… Demem o ki, şimdilik çok bir beklentin olmasın bizden. Ama bak söz veriyorum. Bir gün geleceğiz yanınıza. Kurtaracağız Mescid-i Aksa’yı İsrail zulmünden. Ne zaman mı? “Kudüs nerede?” diye sorulduğunda hiç tereddüt etmeden Kudüs’ü gösterebilecek kadar dert edindiğimizde… “Bu davaya kim baş koyacak?” diye sorulduğunda sağına ve soluna bakmadan “Ben!” diye kükrediğimizde... Şehadeti hayatta kalmaktan daha çok sevdiğimizde… Adamlığın elbiseyle, makamla, mevkiyle olmadığını idrak ettiğimizde… Cuma namazında camileri doldurduğumuz gibi sabah namazında da camileri doldurduğumuzda… Namazlarımız bizi fuhşiyattan, münkirattan koruduğunda… Oruçlarımız bütün bedenimizi günah işlemekten alıkoyduğunda… Evden, arabadan, eşyadan daha kutsal değerlerin olduğunu, bu dünyaya bu değerleri korumak için geldiğimizi idrak ettiğimizde… Kendi mezhebimizi, kendi meşrebimizi, kendi cemaatimizi, kendi düşüncemizi önemsediğimiz kadar başkalarının fikir ve düşüncelerine de saygı göstermeyi öğrendiğimizde… “Müminler kardeştir” ayetini hakkal yakin hissedip tek yumruk olmayı becerebildiğimizde kurtaracağız Mescid-i Aksa’yı. O zamana kadar biraz sabır, rica ederim. Bugün sizi İsrail zulmüyle baş başa bıraktığım için de özür dilerim.
Ayşeli Polat Yazdı...

Mutfaklar, akşama kadar enva-i çeşit yemeğe ev sahipliği yaptı. En zahmetli, en lezzetli yemekler, mahir hanımların ellerinde sanat eserine dönüştü. Hepi topu 20 dakikalık bir zevk için bütün gün nefse hizmet edildi. Eee hak ediliyordu nihayetinde. Akşama kadar aç kalınmış, oruç tutulmuştu. İftar vakti geldiğinde de hoş tutulmalıydı haklı olarak. Sofralar hazırlandı. İftariyeliğinden çorbasına, ana yemeğinden pilavına, salatasından tatlısına krallara layık bir sofra için bitap düşmüş, nefsin etrafında pervane olmuş yorgun bedenler, ezana birkaç dakika kala sofradaki yerini aldı. Televizyonlar açıldı. Gün içinde vuku bulan haberler eşliğinde sofradaki görsel şölen birkaç dakika içinde talan edildi. Sofradakiler bir ara bakışlarını televizyona çivilediler. Haber spikeri ciddi bir ses tonuyla günün haberini veriyordu: “İsrail polisinin Mescid-i Aksa’da yer alan Kıble Mescidi’nin içine girdiği bildirildi.

Filistin Kızılay’ından yapılan yazılı açıklamaya göre, İsrail güçlerinin kullandığı kauçuk kaplı mermi, ses bombası ve uyguladıkları darp nedeniyle şu ana kadar 150’den fazla Filistinli yaralandı. Yaralıların bölgedeki hastanelere sevk edildiği aktarıldı.”

Spiker sustuğunda baskının yer aldığı video gösterildi. Bir anda, kadınların vaveylaları, yaralıların inlemeleri, direnenlerin “Allahü Ekber” sedaları bütün odayı çepeçevre kuşatmıştı. Sofradakilerin bakışları önce donuklaştı. Kaşıkları ellerinde, lokmaları ağızlarında kaldı. Evin hanımının gözleri doldu. Birkaç dakikalık şokun ardından evin beyinin söylediği cümleyle herkes kendine geldi: “Allah yardımcıları olsun. Ramazan Ramazan yaşananlara bak!”

Bu cümleye evin hanımı “Allah kahhar ismiyle kahretsin bunları!” diyerek destek oldu. Elinin tersiyle nemlenen gözlerini sildi. Artık yemeğe devam edebilirlerdi. Müslüman kardeş olarak görevlerini yapmışlar, dua ve bedduada bulunmuşlardı. Vicdanları rahat yiyebilirlerdi. Öyle de yaptılar. Spiker komik kedi videolarını sunarken sofradaki kasvetli hava gitmiş, yerini, kedilerin yaptığı şirinliğe kayıtsız kalmayıp kahkahayla mukabelede bulunan insanların şen şakrak cıvıltıları almıştı.

Ne acı değil mi? 1,5 milyarlık İslam aleminin İsrail baskınına tepkisi aşağı yukarı “BU KADAR” olduğu için 4 milyonluk İsrail çapulcusu, İslam mabedinin göğsüne el uzatma cüretini gösterebiliyor. Ramazan ayında sahur davulcuları bile İslam alemini asırlık uykusundan uyandıramadığı için İsrail köpekleri kirli postallarıyla Aksa’mızı kirletebiliyor. Küfür tek millet olup balyoz gibi başımıza inmek için beklerken, İslam alemi fındıkkabuğunu doldurmayacak basit meseleler yüzünden birbirini yediği için İsrail, Mescid-i Aksa’yı canı pahasına savunan bir avuç Müslümanı derdest edebiliyor. Ne rahmet ayı “Ramazan” ne Müslümanları cemetme görevini üstlenen “Cami” ne de birbirine geçmiş tuğlalar gibi olmamızı, bir uzuv rahatsızlanınca bütün bedenin o uzvun rahatsızlığına destek olması gerektiğini ifade buyuran “Dinin Peygamberi” bizi vahdete sevk edebiliyor. Filistinli kadınlar ellerini semaya açıp “İslam alemi nerde?” diye haykırıyor. Bizim ne kadar mühim işlerle meşgul olduğumuzu bilmezmiş gibi sürekli bu soruyu soruyorlar: “İslam alemi nerde?”

Kusura bakma bacım! Ben sabahtan akşama kadar mutfakta çeşit çeşit yemek hazırlamakla meşgulüm. Malum Ramazan ayındayız. Akşama kadar aç kalmış nefsimi hoş tutma peşindeyim. 

Hem sen kolay mı zannediyorsun İnstagram’da paylaşılacak güzellikte sofra kurmayı? Rakiplerimin ne kadar çok ve güçlü olduklarını bilmiyorsun tabii. Benim o çoğunluğu ezip geçmem, daha fazla like almam lazım. Takipçi sayımı her geçen gün artırmam lazım. İşim zor anlayacağın.

Hem ben altın günlerinde farklı kombinler oluşturmakla meşgulüm. Tunik-pantolon uysa çanta sırıtıyor. Eşarp-çanta uysa ayakkabı sırıtıyor. Hepsi uysa bu defa da her altın gününde farklı bir ikramlık hazırlamam gerekiyor. Ah bacım, sen kolay mı sanıyorsun o güne kadar hiç yapılmamış bir ikramlık bulmayı? Kolay mı sanıyorsun 6 çeşit ikramlığın boy gösterdiği günde gün yüzü görmemiş 6 çeşit ikramlığı hazırlamayı? Aynı ikramlığı çıkarayım da “hünersiz” mi desinler? Aynı kıyafeti giyeyim de “fakir” mi desinler? İşim gerçekten zor anlasana! Ben her gün bir yenisi eklenen, aile kurumunu hâk ile yeksan eden dizilerin günlerini ezberlemekle meşgulüm. O kadar dizinin gününü, saatini akılda tutmak kolay mı? Dizilerin içine yerleştirilen ürünleri çarşı pazarda aramak, ayaklara karasular inene kadar dolaşmak basit bir olay mı Allah aşkına?

“İslam âlemi nerde?” diye haykırıyorsun ya… Benim kocam 10 yıllığına çektiğimiz ev kredisini ödemekle meşgul. Daha ev kredisi bitmeden çektiğimiz araba kredisi iyice belini büktü garibin. İki farklı ek işte çalışıyor. Gecesi gündüzü belli değil fukaranın. Mescid-i Aksa ne vakit aklına düşsün? Sen bu zamanda 2 çocuk büyütmek nasıl bir şey bilir misin? Kışın bir defa bile domates, salatalık, patlıcan yiyememek ne büyük bir utanç anlayabilir misin? Hem senin ülkedeki ekonomik krizden haberin var mı? Gündemimiz zamlarla yeterince meşgulken sen çıkmış Mescid-i Aksa diyorsun, İslam alemi diyorsun. Hey yavrum hey! Biz bu yıl ilk defa 5 yıldızlı otele tatile gidemedik, bu nasıl bir yoksunluk anlayabilir misin? Komşular sürekli mobilya değiştirirken, eski model mobilyalarla misafir ağırlamanın insanın canını nasıl acıttığını anlatsam anlayabilir misin?

Gerçekten kusura bakma bacım! 70 yaşındaki hacı babam da çok meşgul. Emekli ikramiyesini yatırdığı faizli bankaya gelip gitmekten dizlerinde menisküs yırtığı oluştu. Kahvehanede gün boyu oynadığı okeyde kaybedince daha bir moralsiz geliyor eve. Bu günlerde, apartmana yeni taşınan mültecilerin küçük kızını ikinci eş olarak alma telaşında. Kızcağız ortada mı kalsın? Sevaptır nihayetinde. Bu kadar meşgalenin arasında Kudüs’e sıra gelir mi?

Annemi sorarsan, Müge Anlı, Esra Erol izliyor akşama kadar. “İbret alıyormuş” kendince. Bilmem inanır mısın ama Kur’an kursuna bile gönderemiyorum annemi. Hikâyenin devamını kaçırırım diye evden dışarı çıkmıyor inan. Bazen tuvalete zor yetişiyor bir sahnesini bile kaçırmayayım diye. Bazen de reklam arasında kılıveriyor namazını, Allah merhametli nihayetinde. Bu kadar meşgul bir kadından Mescid-i Aksa’yı düşünmesini beklemek tabii ki beyhude.

Haa ben anladım seni. Sen Selahaddin Eyyubi gibi mert delikanlılar istiyorsun zannımca. Ama nerde? Oğlum kulağına her gün bir başka küpe takıyor. Tişörtleri kırmızı, mor, pembe. “Pantolon bu!” dese de daha çok tayta benziyor giydikleri. Sabaha kadar telefonun başında ömrünü törpülüyor, Ikindi vakti uyanıyor. Kolay değil tabii, sigara ile efkâr dağıtıyor. Gündemden uzak kalmamak adına Twitter’da vakit geçiriyor. Zamlara çok öfkeli yumruk sıkıyor. Bir imansıza gönül vermiş zannımca bunalım takılıyor. Arkadaşlarından intihar eden bile var düşünsene! Bu kadar derdin arasında hangi araya sıkıştırsın Mescid-i Aksa’yı söylesene?

Kızım bir of çekse karşıki dağlar yıkılır inan. İstediği göbeği açık kıyafeti bulamamış vitrinlerde. Son model telefonu olmadığı için telefonunu köşe bucak saklıyor. Ergen nihayetinde. Sabahtan akşama kadar telefon elinde, mesajlaşıyor durmadan. Bilmiyorum kiminle? Bir bardak su istenmiyor şimdiki gençlerden, cevap net “Su her zamanki yerde!” Çok da kızmamak lazım aslında, yoruluyorlar tabii restoranda garsonluk yaparken. Çalışıyorlar kendilerince. Hem şu kör olasıca üniversite sınavı yok mu? O kadar rakibi geçip meslek sahibi olmak kolay mı? Varsın söz dinlemesinler. Okuyup iyi bir meslekleri olsun da. Biz yiyemedik onlar yesin. Biz giyemedik onlar giysin. Evlat işte…

Demem o ki, şimdilik çok bir beklentin olmasın bizden. Ama bak söz veriyorum. Bir gün geleceğiz yanınıza. Kurtaracağız Mescid-i Aksa’yı İsrail zulmünden. Ne zaman mı?

Kudüs nerede?” diye sorulduğunda hiç tereddüt etmeden Kudüs’ü gösterebilecek kadar dert edindiğimizde… “Bu davaya kim baş koyacak?” diye sorulduğunda sağına ve soluna bakmadan “Ben!” diye kükrediğimizde... Şehadeti hayatta kalmaktan daha çok sevdiğimizde… Adamlığın elbiseyle, makamla, mevkiyle olmadığını idrak ettiğimizde… Cuma namazında camileri doldurduğumuz gibi sabah namazında da camileri doldurduğumuzda… Namazlarımız bizi fuhşiyattan, münkirattan koruduğunda… Oruçlarımız bütün bedenimizi günah işlemekten alıkoyduğunda… Evden, arabadan, eşyadan daha kutsal değerlerin olduğunu, bu dünyaya bu değerleri korumak için geldiğimizi idrak ettiğimizde… Kendi mezhebimizi, kendi meşrebimizi, kendi cemaatimizi, kendi düşüncemizi önemsediğimiz kadar başkalarının fikir ve düşüncelerine de saygı göstermeyi öğrendiğimizde… “Müminler kardeştir” ayetini hakkal yakin hissedip tek yumruk olmayı becerebildiğimizde kurtaracağız Mescid-i Aksa’yı. O zamana kadar biraz sabır, rica ederim. Bugün sizi İsrail zulmüyle baş başa bıraktığım için de özür dilerim.

Habere ifade bırak !
Haberle İlişkili Makale
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.