Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Havva Saraç
Köşe Yazarı
Havva Saraç
 

Havva Saraç Yazdı: 'Yapay et mi, insan mı?'

Elon Musk'ın yapay zekası Grok, son güncellemelerle öyle gelişmiş ki tıpkı insan gibi esprili, kinayeli cevaplar veriyor hatta küfredebiliyormuş. "Yapay zeka, faydalı mı tehlikeli mi? Önümüzdeki yıllarda insanlığın başına ne gibi belalar açacak?" fazlaca tartışılıyor. Görünen o ki insan kendi kıyametini yine kendi eliyle hazırlayacak.  Yapay zeka gibi "yapay et" hazırlıkları da insanları ürkütüyor. İklim anlaşmasıyla birlikte hayvancılığa sınırlandırma gelecek, yapay et hatta börtü böcek yenilen gıdalar arasında olacak gibi söylentiler aylardır kulağımıza geliyor. Bunlar zannedildiği gibi çok da içi boş dedikodular değil. Zira şimdiden pek çok televizyon kanalı yapay et ve böcekle beslenme güzellemelerine başladı bile. Organik tarım, doğal beslenme, bilinçli hekimlerin tavsiye ettiği ve bazı vatandaşların da titizlik gösterdiği bir husus. Artık çok iyi biliniyor ki kanser gibi her hastalığın temelinde hormonlu, DNA'sı değişmiş gıdalar, glutenli, ağartıcılarla beyazlatılmış ekmekler, pestisist yüklü sebzeler var. Çocuklar ve gençler zararlı ve lezzet odaklı beslenseler de orta yaş ve üstü, hastalıklardan kendini korumak için doğal olana ulaşmak ve suni olan besinlerden kaçınma ihtiyacı hissediyor. Ve yapay görünüm... "Ne yersen osun." diye meşhur bir söz var. Yalnızca yediğimiz, içtiğimiz değil bakışlardan gülüşlere pek çok insanın sesi bile yapay. Organik yüzlere rastlamak önümüzdeki yıllarda mucize sayılacak. Estetiksiz, saçı, kirpiği, dudağı, burnu, tırnağı sahte olmayan, rahatlıkla kaş çatıp gülümseyebilen bir kadına yahut kadın görünümünde olmayan erkeğe rastladığınızda  gurbette bir hemşehrinizle karşılaşmış gibi mutlu olacaksınız. Zira teknoloji, globalleşme suni, plastik yüzleri yalnızca film artistlerinde görülen suratlar olmaktan öteye taşıdı. Artık apartman komşunuz da estetikli, botokslu ya da dövmeli olabiliyor. "Asgari ücretle geçinemiyorum, açım" diyen de kaş, göz, kirpik, dudak yaptırabiliyor. Beden ve suratlar da sahte olunca organik olmak değerli mi yoksa gereksiz mi diye düşünmeye başlıyor insanlar. Düşünsenize yüzü, gözü, ağzı, tırnaklarına kadar suni bir kadın manavda "Domates organik mi?" diye soruyor. İnsan kendi fıtratını hem içeriden hem dışarıdan çok hızlı değiştirmeye başlayınca "uzaylı" diye izlediğimiz figürlerin aslında kendini baştan yaratma konusunda ısrarcı beşerlerden ibaret olduğunu görüyoruz. Yapay gıdaların doğal olanlardan daha iri, gösterişli ama içinin boş olması ve yediğinizde bünyenize zarar vermesi gibi hiçbir azası gerçek olmayan tamamen değişmiş bir bedende kalp işlevsiz, beyin emanet gibi duruyor. "Evde neden ayakkabıyla gezilmesin ki, dün cenazemiz vardı bugün helva kavuruyoruz, fantastik bir sıvama hikayesi de sen anlat." gibi seviyesi çukurun altında videolar bol alıcı buluyor. Gün gelecek, gerçek, organik yüzlere de kişiliklere de duygulara da hasret kalacak insanoğlu. Ata tohumu bulmuş gibi rastladığında sandıklarda saklayıp korumak isteyecek... Şimdi kimse yapay gıdalara, iklim anlaşmalarına mesafeli olan insanları komplocu olmakla suçlamasın. Pandemi sürecinde, mRNA aşılarını hayat iksiri gibi öven siyasilere ve ünlülere inat "Biz apar topar üretilen bu sıvılara güvenmiyoruz." dediklerinde hem cahillikle hem de komplocu olmakla suçlanmışlardı. Gelinen noktada gençlerde kalp krizi salgınıyla karşı karşıyayız.  DSÖ'nün amacının daha sağlıklı, yaşanılır, temiz bir dünya olmadığını, nüfusu azaltmaktan başka bir hedefi olmadığını artık herkes biliyor.  "Hâkimiyeti ele aldığında ise ülkede bozgunculuk çıkarıp ürünleri ve nesilleri yok etmeye çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez." (Bakara, 205) Kadını ve aileyi korur gibi görünen ancak cinsiyet eşitliğine odaklanmış, trans bireylerin görünür olmasında katkıda bulunan İstanbul Sözleşmesi'nden geç de olsa kurtulabildik. Tıpkı onun gibi İklim anlaşmasından da en kısa zamanda milletimizin sıhhati ve güvenliği düşünülerek geri çekilmesinin doğru olacağını düşünüyorum. Karbon salınımı Türkiye'den kat be kat fazla olan Avrupa ülkelerinin bu anlaşmadan ivedilikle geri çekilmeleri bizim de çekilmemiz için yeterli bir sebeptir kanaatindeyim... Cumartesi sabahı, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, çok önemli bir mevzuyu milletle paylaşacakmış. Herkes şimdiden kendince tahminlerde bulunmaya başladı bile. PKK'nın silah bırakması, ülkemizin terör belasından kurtulması Orta Doğu'da daha güçlü ve özgür adımlar atabilmesi açısından çok önemli. Yolsuzluk ve rüşvet ağında vatandaşı sömüren belediyelerin yargı önüne çıkıyor olması da çok mühim gelişmeler. Benim naçizane beklentim de Türkiye'de bulunan Siyonistlerin ve onların anti İslamic, laik sempatizanlarının en az terör kadar tehlike oluşturması sebebiyle bir an evvel ülkemizden kovulması olacaktır. Misal Maldivler'de, İsrail pasaportu bulunan kişilerin ülkeye girişini yasaklayan yasa yürürlüğe girdi. Benzer bir yasa neden Türkiye'de uygulanmasın? İspanya'da, İtalya'da, İrlanda'da hatta İsrail'in müttefiki Almanya'da bile gençler Hristiyan sanatçılar konser verirken Filistin bayrakları açıp "Özgür Filistin" ve "İ*rail ordusuna ölüm!" sloganları atabiliyorlar. Peki Türkiye'de konser alanlarında durum ne? LGBT bayrakları açılmış, çırılçıplak bir sanatçı, seyircilerini zıplamaya ya da havlamaya davet ediyor. İğrenç! Utanç verici... Oğluna, kızına bir İspanyol kadar Gazze, ümmet ve boykot bilinci aşılayamamış anne, baba gerçekten ziyandadır. Bir ABD'li, bir Fransız genci kadar Filistin'deki bebekleri düşünemeyen genç aslında hayatta bile değildir. Kalbini ve beynini hiç kullanmamış, yalnızca midesi ve bayağı hazları için yaşıyor demektir... Allah'ın ayeti yine bize en doğru yolu göstermek için rehberlik etsin. Bizi sapkınlardan olmaktan korusun. "Onlar küfür ile iman arasında bocalayıp dururlar. Ne bunlara (mü’minlere) ne de şunlara (kâfirlere) bağlanırlar. Allah, kimi saptırırsa ona asla bir çıkar yol bulamazsın.(Nisa, 143)
Ekleme Tarihi: 11 July 2025 - Friday

Havva Saraç Yazdı: 'Yapay et mi, insan mı?'

Elon Musk'ın yapay zekası Grok, son güncellemelerle öyle gelişmiş ki tıpkı insan gibi esprili, kinayeli cevaplar veriyor hatta küfredebiliyormuş. "Yapay zeka, faydalı mı tehlikeli mi? Önümüzdeki yıllarda insanlığın başına ne gibi belalar açacak?" fazlaca tartışılıyor. Görünen o ki insan kendi kıyametini yine kendi eliyle hazırlayacak. 

Yapay zeka gibi "yapay et" hazırlıkları da insanları ürkütüyor. İklim anlaşmasıyla birlikte hayvancılığa sınırlandırma gelecek, yapay et hatta börtü böcek yenilen gıdalar arasında olacak gibi söylentiler aylardır kulağımıza geliyor. Bunlar zannedildiği gibi çok da içi boş dedikodular değil. Zira şimdiden pek çok televizyon kanalı yapay et ve böcekle beslenme güzellemelerine başladı bile.

Organik tarım, doğal beslenme, bilinçli hekimlerin tavsiye ettiği ve bazı vatandaşların da titizlik gösterdiği bir husus. Artık çok iyi biliniyor ki kanser gibi her hastalığın temelinde hormonlu, DNA'sı değişmiş gıdalar, glutenli, ağartıcılarla beyazlatılmış ekmekler, pestisist yüklü sebzeler var. Çocuklar ve gençler zararlı ve lezzet odaklı beslenseler de orta yaş ve üstü, hastalıklardan kendini korumak için doğal olana ulaşmak ve suni olan besinlerden kaçınma ihtiyacı hissediyor.

Ve yapay görünüm... "Ne yersen osun." diye meşhur bir söz var. Yalnızca yediğimiz, içtiğimiz değil bakışlardan gülüşlere pek çok insanın sesi bile yapay. Organik yüzlere rastlamak önümüzdeki yıllarda mucize sayılacak. Estetiksiz, saçı, kirpiği, dudağı, burnu, tırnağı sahte olmayan, rahatlıkla kaş çatıp gülümseyebilen bir kadına yahut kadın görünümünde olmayan erkeğe rastladığınızda  gurbette bir hemşehrinizle karşılaşmış gibi mutlu olacaksınız. Zira teknoloji, globalleşme suni, plastik yüzleri yalnızca film artistlerinde görülen suratlar olmaktan öteye taşıdı. Artık apartman komşunuz da estetikli, botokslu ya da dövmeli olabiliyor. "Asgari ücretle geçinemiyorum, açım" diyen de kaş, göz, kirpik, dudak yaptırabiliyor. Beden ve suratlar da sahte olunca organik olmak değerli mi yoksa gereksiz mi diye düşünmeye başlıyor insanlar. Düşünsenize yüzü, gözü, ağzı, tırnaklarına kadar suni bir kadın manavda "Domates organik mi?" diye soruyor. İnsan kendi fıtratını hem içeriden hem dışarıdan çok hızlı değiştirmeye başlayınca "uzaylı" diye izlediğimiz figürlerin aslında kendini baştan yaratma konusunda ısrarcı beşerlerden ibaret olduğunu görüyoruz.

Yapay gıdaların doğal olanlardan daha iri, gösterişli ama içinin boş olması ve yediğinizde bünyenize zarar vermesi gibi hiçbir azası gerçek olmayan tamamen değişmiş bir bedende kalp işlevsiz, beyin emanet gibi duruyor. "Evde neden ayakkabıyla gezilmesin ki, dün cenazemiz vardı bugün helva kavuruyoruz, fantastik bir sıvama hikayesi de sen anlat." gibi seviyesi çukurun altında videolar bol alıcı buluyor. Gün gelecek, gerçek, organik yüzlere de kişiliklere de duygulara da hasret kalacak insanoğlu. Ata tohumu bulmuş gibi rastladığında sandıklarda saklayıp korumak isteyecek...

Şimdi kimse yapay gıdalara, iklim anlaşmalarına mesafeli olan insanları komplocu olmakla suçlamasın. Pandemi sürecinde, mRNA aşılarını hayat iksiri gibi öven siyasilere ve ünlülere inat "Biz apar topar üretilen bu sıvılara güvenmiyoruz." dediklerinde hem cahillikle hem de komplocu olmakla suçlanmışlardı. Gelinen noktada gençlerde kalp krizi salgınıyla karşı karşıyayız. 

DSÖ'nün amacının daha sağlıklı, yaşanılır, temiz bir dünya olmadığını, nüfusu azaltmaktan başka bir hedefi olmadığını artık herkes biliyor. 

"Hâkimiyeti ele aldığında ise ülkede bozgunculuk çıkarıp ürünleri ve nesilleri yok etmeye çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez." (Bakara, 205)

Kadını ve aileyi korur gibi görünen ancak cinsiyet eşitliğine odaklanmış, trans bireylerin görünür olmasında katkıda bulunan İstanbul Sözleşmesi'nden geç de olsa kurtulabildik. Tıpkı onun gibi İklim anlaşmasından da en kısa zamanda milletimizin sıhhati ve güvenliği düşünülerek geri çekilmesinin doğru olacağını düşünüyorum. Karbon salınımı Türkiye'den kat be kat fazla olan Avrupa ülkelerinin bu anlaşmadan ivedilikle geri çekilmeleri bizim de çekilmemiz için yeterli bir sebeptir kanaatindeyim...

Cumartesi sabahı, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, çok önemli bir mevzuyu milletle paylaşacakmış. Herkes şimdiden kendince tahminlerde bulunmaya başladı bile. PKK'nın silah bırakması, ülkemizin terör belasından kurtulması Orta Doğu'da daha güçlü ve özgür adımlar atabilmesi açısından çok önemli. Yolsuzluk ve rüşvet ağında vatandaşı sömüren belediyelerin yargı önüne çıkıyor olması da çok mühim gelişmeler. Benim naçizane beklentim de Türkiye'de bulunan Siyonistlerin ve onların anti İslamic, laik sempatizanlarının en az terör kadar tehlike oluşturması sebebiyle bir an evvel ülkemizden kovulması olacaktır. Misal Maldivler'de, İsrail pasaportu bulunan kişilerin ülkeye girişini yasaklayan yasa yürürlüğe girdi. Benzer bir yasa neden Türkiye'de uygulanmasın?

İspanya'da, İtalya'da, İrlanda'da hatta İsrail'in müttefiki Almanya'da bile gençler Hristiyan sanatçılar konser verirken Filistin bayrakları açıp "Özgür Filistin" ve "İ*rail ordusuna ölüm!" sloganları atabiliyorlar. Peki Türkiye'de konser alanlarında durum ne? LGBT bayrakları açılmış, çırılçıplak bir sanatçı, seyircilerini zıplamaya ya da havlamaya davet ediyor. İğrenç! Utanç verici... Oğluna, kızına bir İspanyol kadar Gazze, ümmet ve boykot bilinci aşılayamamış anne, baba gerçekten ziyandadır. Bir ABD'li, bir Fransız genci kadar Filistin'deki bebekleri düşünemeyen genç aslında hayatta bile değildir. Kalbini ve beynini hiç kullanmamış, yalnızca midesi ve bayağı hazları için yaşıyor demektir...

Allah'ın ayeti yine bize en doğru yolu göstermek için rehberlik etsin. Bizi sapkınlardan olmaktan korusun.

"Onlar küfür ile iman arasında bocalayıp dururlar. Ne bunlara (mü’minlere) ne de şunlara (kâfirlere) bağlanırlar. Allah, kimi saptırırsa ona asla bir çıkar yol bulamazsın.(Nisa, 143)

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.