Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Ahmet Aydın
Köşe Yazarı
Ahmet Aydın
 

Sorumlu Ebeveynlik!

Ailenin yani anne babanın çocuğunun eğitiminde önemli görevleri vardır. Bu görevlerinin temelinde çocuğun zorunlu ihtiyaçlarının karşılanmasıyla birlikte, onun sosyalleşmesi gelmektedir. Sosyalleşme¸ bireyin toplumsal normlara uygun, birlikte yaşadığı insanların haklarına saygılı, toplum içinde birlikte yaşayabilmesi ve içinde bulunduğu ortama uyum sağlayabilmesidir. Sosyalleşmek için de, toplumun değer yargıları, sosyal normları, gelenek ve görenekleri  bilinmelidir. Toplumsal hayat içerisinde insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen yazılı kuralların yanında ahlaki değerler de önemli bir yer tutar. Bu durumda aileye düşen en önemli sorumluluk¸ içinde yaşadığı toplumun adab-ı muaşeret kurallarını çocuklarına öğretmeleridir.  Tabii ki eğitimde vaz geçilmez kural olan, model olma ilkesiyle. Yani, anne–babalar toplumsal kuralları önce kendisi uygulayarak çocuklarına iyi örnek olmalılar. Ebeveynler arasında yaygın bir anlayış, çocuğunun okul tarafından eğitilmesi gerektiği düşüncesi. ‘’Öğretmen şunu versin’’,  ‘’okul bunu kazandırsın’’, ‘’Çocuğumu okula boşuna mı gönderiyorum?’’, hele birde özel okula gönderiyorlarsa ‘’Bir ton para veriyorum, çocukla ben ilgileneceksem, niye bu kadar para vereyim ki’’ gibi  tamamen çocuğun davranışlarına yönelik beklentiler içersinde olmalarıdır. Oysa ki, okulların birinci görevi akademik bilgi aktarmaktır. Elbette görgü kurallarını da okul kazandırabilir, fakat asıl olan çocuk daha okula başlamadan, 0-6 yaş diliminde bu âdab-ı muaşeret kuralları, yani topluluk içerisinde nasıl davranılması gerektiği konusu aileler tarafından çocuklara kazandırılması gereken davranışsal normlardır. Her şeyi, öğretmenlerden ve eğitim kurumlarından beklemek, tüm sorumluluğu onlara bırakmak doğru bir düşünce tarzı olmayabilir. Okul bilgi verir, fakat, bu bilginin davranış haline dönüşmesi¸ bireyin iyi ahlâklı¸ karakterli birey olması¸ o bilgilerin duygularla bütünleşmesine bağlıdır. Duygular ise¸ okul çağından önce, çocuğun doğuştan getirdiği mizaç(huy) ile başlar, içinde yaşadığı başta ailesi ve çevresinin etkisiyle belli yönlerde şekil almaya, karakteri oluşmasıyla bütünleşerek devameder. Çocuk eğitiminde okul çağını beklemek¸ bu döneme kadar çocukları serbest bırakmak, aslında çocuğun okul başarısını tehlikeye atmak demektir. Eğer okul öncesinde duygular geliştirilmemiş ve doğru yönlendirilmemişse¸ okulun verdiği bilgiler büyük oranda soyut kalacak¸ çocuk onları ezberleyecek¸ fakat kendisine mâl edemeyeceklerdir.Önemli olan eğitim değil karakterdir. o kadar eğitim almasına ragmen, önünde bir fare gördügünde her şeyi unutan bir kedi gibi, eline fırsat geçtiginde çıkarının peşinde koşan, dini değerlerinden bile vaz geçen, eğitimli fakat karakteri bozuk insanlar yığını hâline gelecekler...İyiyi-kötüyü¸ doğruyu-yanlışı¸ güzeli-çirkini teorik olarak öğrenip kuralları¸ kanunları ezberlediği halde¸ yalan söylemeyi¸ rüşvet almayı¸ çalmayı¸ kişisel çıkarını her şeyden üstün tutmayı¸ başkalarını bertaraf etmek için onlara iftiralar atmayı¸ ayıplarını araştırarak¸ hilelerle onlara zarar vermeyi sürdüren¸ hatta bunları başarı sayan kimselerin varlığı¸ onların öğrendiklerini benimseyememiş olmalarındandır. Maalesef sorun çocuklarda değil, günümüz ebeveynlik anlayışında. Okumayan, kendini geliştirememiş, çocuk yetiştirme bilgisinden yoksun, sosyal medyada izlediği birkaç akım videosu ile ‘’çocuk ruhundan anladığını’’ sanan anne-babalarda. Kendi kararını kendisi versin diye, özgür çocuk yetiştireceğiz düşüncesiyle hareket edip, sorumsuz, vurdumduymaz, sorunlu ve hem kendileri hem de gelecekte toplum için tehlikeli, problemli bir nesil yetiştirdiğinin farkında bile olmayan ebeveynlerde... Özgürlük adına, istediği her şeyi yapabilen, kural tanımayan, sınırları olmayan, gittiği her ortamda dilediği gibi davranan çocuklar yetiştiren büyüklerde... Özgürlük; bir başkasının hakkını çiğnemek değil, saygı duyarak var olabilmektir. Çocuklarını özgür yetiştiriyoruz diye, davranışta ölçü bilmeyen , ölçüsüz, arsız, doyumsuz ve bir o kadarda pişkin bir nesil yetiştiren yetişkinlerde... Sevgili Ebeveynler!  Çocuklarınızın iyi eğitilip eğitilmediği, iyi yetiştirilip yetiştirilmediği sizin yanınızdayken belli olmaz. Çünkü, kirpi yavrusunu 'pamuğum diye' severmiş. Anne-babalar da çocuklarının olumsuz davranışlarını görmezden geliyorlar.Toplumsal hayat içerisinde toplumun diğer paydaşlarıyla birlikte yaşarlarken belli olur. Kendi haklarını korurlarken, başkalarının haklarına da, nasıl sahip çıkıp saygılı olmalarıyla belli eder çocuklarınız, nasıl bir anne-baba olduğunuzu. Çünkü, her çocuk anne babasının aynasıdır aslında. Hz.Mevlana’nın deyimiyle ‘’Kap içindekini sızdırır.’’ Yani sizde ne varsa çocuğunuzda onu alır. Ya da atalarımızın ‘’Ağaca çıkan keçinin, dala bakan oğlağı olur’’, ‘’Kız anadan öğrenir sofra kurmayı, oğlan babadan öğrenir ata binmeyi’’ gibi sözlerle çocuk terbiyesinde anne-babanın yani ailenin öneminden bahsetmişlerdir. Sınır çizmek, kurallar koymak bu işin tabiatında var. Yaratıcı yarattığı her şeye bir sınır koymuş. Şöyle etrafınıza bir bakın; karaları belirleyen bir sınır var, denizleri belirleyen bir sınır var, gezegenlerin bir sınırı var, içinde yaşadığımız dünyanın bir sınırı var, kısacası var eden var ettiği her şeye bir sınır koymuş, sadece sınır koymakla kalmayıp, her sınırlı alanın kendi içerisinde de kurallarını belirlemiş. Balıkların özgürlük alanı okyanus ve denizlerle sınırlanmış, bu sınırların dışına çıktıkları vakit yaşamlarını kaybediyorlar. Sadece balıklar değil, her canlı kendi ortamında hayat bulup yaşamını sürdürebilmektedir. Yaşam sınırlarının dışına çıktıkları an ölmekteler. Aslında çocuklara sınır çizilmesi gerekir.  Çünkü, sınır çizilmezse neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemezler ve kendilerine zarar verebilecek şeyleri deneyebilirler. Aileden ayrılıp yeni ortamlara girdikleri zaman art niyetli insanların hedefi haline gelebilirler. Ya birileri bizim çocuklarımıza zarar verir ya da bizim çocuklarımız birilerine zarar verebilir. Her iki durumda da aslında canı en çok yanan da yine biz ebeveynler oluruz.  Çocuğuna ‘’dur’’ demeyen günümüz ebeveynleri, yine çocuğuna ‘’dur’’ demeyen bir başka ebeveynin yetiştirdiği çocuklar tarafından durdurulduğunda anlarlar yanlış yaptıklarını. Belki de geri dönüşü olmayan neticelerle sonuçlandığında anlarlar, fakat, iş işten çoktan geçmiş olur. Bu tarzda yetiştirilen çocuklar hangi ortama girerlerse girsinler huzursuzluğun temelini oluştururlar. Aile ziyaretlerinde gittikleri eve zarar verdikleri için aileler arasında sorunların yaşanmasına, anne –babaların arkadaşlıklarının bitmesine hatta aileler arasında kavgaların çıkmasına sebep olurlar… Okul hayatlarında, okula gerçekten okumak, eğitim almak ve bir şeyler öğrenmek için gelen çocukların başına bela olurlar… Öğretmenlerin ve okul idarecilerinin bütün işlerini güçlerini bırakıp bunların çıkardığı sorunları çözmek için uğraşmalarından dolayı asli vazifelerini yapamamalarına neden olurlar… Toplum içerisinde kural tanımazlar devletin ve belediyelerin verdikleri hizmetleri baltalamak için, parkları kirletirler, bankları yakarlar, otobüs duraklarını kırarlar, okul binalarına zarar verirler, tarihi eserleri tahrip ederler, duvarlara gayri ahlaki yazılar yazarak görüntü kirliliği oluştururlar... Gece geç vakitlere kadar, parklarda oturup kahkahalar atarak çevreyi rahatsız ederler… Anne ya da babasının arabasını alıp egzoslarını bağırttırıp, yüksek sesle müzik dinleyerek gürültü çıkarırlar.. etrafta yaşlı, hasta, bebek ya da uyuyan var mı hiç düşünmeden hareket ederler… Yarın evlenirler eşlerine, çocuklarına karşı asli görevini yerine getiremeyen, eşlerine şiddet uygulayan, çocuklarına zarar veren bireyler haline gelirler… Maalesef böyle çocuklar yetiştirildiği zaman şiddetin, kural tanımazlığın ve toplumsal problemlerin önü alınamaz hâle geliyor. Sevgili Ebeveynler!  Sonuç olarak, biz istesek te, istemesek te, çocuklar her zaman öğrenmeye devam ediyorlar. Ya sorumluluk almayı, ya da almamayı, Önemli olan bizim neyi, nasıl öğrettiğimizdir aslında.
Ekleme Tarihi: 18 Ağustos 2025 -Pazartesi

Sorumlu Ebeveynlik!

Ailenin yani anne babanın çocuğunun eğitiminde önemli görevleri vardır. Bu görevlerinin temelinde çocuğun zorunlu ihtiyaçlarının karşılanmasıyla birlikte, onun sosyalleşmesi gelmektedir.

Sosyalleşme¸ bireyin toplumsal normlara uygun, birlikte yaşadığı insanların haklarına saygılı, toplum içinde birlikte yaşayabilmesi ve içinde bulunduğu ortama uyum sağlayabilmesidir. Sosyalleşmek için de, toplumun değer yargıları, sosyal normları, gelenek ve görenekleri  bilinmelidir. Toplumsal hayat içerisinde insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen yazılı kuralların yanında ahlaki değerler de önemli bir yer tutar. Bu durumda aileye düşen en önemli sorumluluk¸ içinde yaşadığı toplumun adab-ı muaşeret kurallarını çocuklarına öğretmeleridir. 

Tabii ki eğitimde vaz geçilmez kural olan, model olma ilkesiyle. Yani, anne–babalar toplumsal kuralları önce kendisi uygulayarak çocuklarına iyi örnek olmalılar.

Ebeveynler arasında yaygın bir anlayış, çocuğunun okul tarafından eğitilmesi gerektiği düşüncesi. ‘’Öğretmen şunu versin’’,  ‘’okul bunu kazandırsın’’, ‘’Çocuğumu okula boşuna mı gönderiyorum?’’, hele birde özel okula gönderiyorlarsa ‘’Bir ton para veriyorum, çocukla ben ilgileneceksem, niye bu kadar para vereyim ki’’ gibi  tamamen çocuğun davranışlarına yönelik beklentiler içersinde olmalarıdır. Oysa ki, okulların birinci görevi akademik bilgi aktarmaktır. Elbette görgü kurallarını da okul kazandırabilir, fakat asıl olan çocuk daha okula başlamadan, 0-6 yaş diliminde bu âdab-ı muaşeret kuralları, yani topluluk içerisinde nasıl davranılması gerektiği konusu aileler tarafından çocuklara kazandırılması gereken davranışsal normlardır.

Her şeyi, öğretmenlerden ve eğitim kurumlarından beklemek, tüm sorumluluğu onlara bırakmak doğru bir düşünce tarzı olmayabilir. Okul bilgi verir, fakat, bu bilginin davranış haline dönüşmesi¸ bireyin iyi ahlâklı¸ karakterli birey olması¸ o bilgilerin duygularla bütünleşmesine bağlıdır. Duygular ise¸ okul çağından önce, çocuğun doğuştan getirdiği mizaç(huy) ile başlar, içinde yaşadığı başta ailesi ve çevresinin etkisiyle belli yönlerde şekil almaya, karakteri oluşmasıyla bütünleşerek devameder. Çocuk eğitiminde okul çağını beklemek¸ bu döneme kadar çocukları serbest bırakmak, aslında çocuğun okul başarısını tehlikeye atmak demektir. Eğer okul öncesinde duygular geliştirilmemiş ve doğru yönlendirilmemişse¸ okulun verdiği bilgiler büyük oranda soyut kalacak¸ çocuk onları ezberleyecek¸ fakat kendisine mâl edemeyeceklerdir.Önemli olan eğitim değil karakterdir. o kadar eğitim almasına ragmen, önünde bir fare gördügünde her şeyi unutan bir kedi gibi, eline fırsat geçtiginde çıkarının peşinde koşan, dini değerlerinden bile vaz geçen, eğitimli fakat karakteri bozuk insanlar yığını hâline gelecekler...İyiyi-kötüyü¸ doğruyu-yanlışı¸ güzeli-çirkini teorik olarak öğrenip kuralları¸ kanunları ezberlediği halde¸ yalan söylemeyi¸ rüşvet almayı¸ çalmayı¸ kişisel çıkarını her şeyden üstün tutmayı¸ başkalarını bertaraf etmek için onlara iftiralar atmayı¸ ayıplarını araştırarak¸ hilelerle onlara zarar vermeyi sürdüren¸ hatta bunları başarı sayan kimselerin varlığı¸ onların öğrendiklerini benimseyememiş olmalarındandır.

Maalesef sorun çocuklarda değil, günümüz ebeveynlik anlayışında. Okumayan, kendini geliştirememiş, çocuk yetiştirme bilgisinden yoksun, sosyal medyada izlediği birkaç akım videosu ile ‘’çocuk ruhundan anladığını’’ sanan anne-babalarda. Kendi kararını kendisi versin diye, özgür çocuk yetiştireceğiz düşüncesiyle hareket edip, sorumsuz, vurdumduymaz, sorunlu ve hem kendileri hem de gelecekte toplum için tehlikeli, problemli bir nesil yetiştirdiğinin farkında bile olmayan ebeveynlerde...

Özgürlük adına, istediği her şeyi yapabilen, kural tanımayan, sınırları olmayan, gittiği her ortamda dilediği gibi davranan çocuklar yetiştiren büyüklerde...

Özgürlük; bir başkasının hakkını çiğnemek değil, saygı duyarak var olabilmektir. Çocuklarını özgür yetiştiriyoruz diye, davranışta ölçü bilmeyen , ölçüsüz, arsız, doyumsuz ve bir o kadarda pişkin bir nesil yetiştiren yetişkinlerde...

Sevgili Ebeveynler! 

Çocuklarınızın iyi eğitilip eğitilmediği, iyi yetiştirilip yetiştirilmediği sizin yanınızdayken belli olmaz. Çünkü, kirpi yavrusunu 'pamuğum diye' severmiş. Anne-babalar da çocuklarının olumsuz davranışlarını görmezden geliyorlar.Toplumsal hayat içerisinde toplumun diğer paydaşlarıyla birlikte yaşarlarken belli olur. Kendi haklarını korurlarken, başkalarının haklarına da, nasıl sahip çıkıp saygılı olmalarıyla belli eder çocuklarınız, nasıl bir anne-baba olduğunuzu. Çünkü, her çocuk anne babasının aynasıdır aslında. Hz.Mevlana’nın deyimiyle ‘’Kap içindekini sızdırır.’’ Yani sizde ne varsa çocuğunuzda onu alır. Ya da atalarımızın ‘’Ağaca çıkan keçinin, dala bakan oğlağı olur’’, ‘’Kız anadan öğrenir sofra kurmayı, oğlan babadan öğrenir ata binmeyi’’ gibi sözlerle çocuk terbiyesinde anne-babanın yani ailenin öneminden bahsetmişlerdir.

Sınır çizmek, kurallar koymak bu işin tabiatında var. Yaratıcı yarattığı her şeye bir sınır koymuş. Şöyle etrafınıza bir bakın; karaları belirleyen bir sınır var, denizleri belirleyen bir sınır var, gezegenlerin bir sınırı var, içinde yaşadığımız dünyanın bir sınırı var, kısacası var eden var ettiği her şeye bir sınır koymuş, sadece sınır koymakla kalmayıp, her sınırlı alanın kendi içerisinde de kurallarını belirlemiş. Balıkların özgürlük alanı okyanus ve denizlerle sınırlanmış, bu sınırların dışına çıktıkları vakit yaşamlarını kaybediyorlar. Sadece balıklar değil, her canlı kendi ortamında hayat bulup yaşamını sürdürebilmektedir. Yaşam sınırlarının dışına çıktıkları an ölmekteler.

Aslında çocuklara sınır çizilmesi gerekir. 

Çünkü, sınır çizilmezse neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemezler ve kendilerine zarar verebilecek şeyleri deneyebilirler. Aileden ayrılıp yeni ortamlara girdikleri zaman art niyetli insanların hedefi haline gelebilirler. Ya birileri bizim çocuklarımıza zarar verir ya da bizim çocuklarımız birilerine zarar verebilir. Her iki durumda da aslında canı en çok yanan da yine biz ebeveynler oluruz. 

Çocuğuna ‘’dur’’ demeyen günümüz ebeveynleri, yine çocuğuna ‘’dur’’ demeyen bir başka ebeveynin yetiştirdiği çocuklar tarafından durdurulduğunda anlarlar yanlış yaptıklarını. Belki de geri dönüşü olmayan neticelerle sonuçlandığında anlarlar, fakat, iş işten çoktan geçmiş olur. Bu tarzda yetiştirilen çocuklar hangi ortama girerlerse girsinler huzursuzluğun temelini oluştururlar.
Aile ziyaretlerinde gittikleri eve zarar verdikleri için aileler arasında sorunların yaşanmasına, anne –babaların arkadaşlıklarının bitmesine hatta aileler arasında kavgaların çıkmasına sebep olurlar…

Okul hayatlarında, okula gerçekten okumak, eğitim almak ve bir şeyler öğrenmek için gelen çocukların başına bela olurlar…
Öğretmenlerin ve okul idarecilerinin bütün işlerini güçlerini bırakıp bunların çıkardığı sorunları çözmek için uğraşmalarından dolayı asli vazifelerini yapamamalarına neden olurlar…

Toplum içerisinde kural tanımazlar devletin ve belediyelerin verdikleri hizmetleri baltalamak için, parkları kirletirler, bankları yakarlar, otobüs duraklarını kırarlar, okul binalarına zarar verirler, tarihi eserleri tahrip ederler, duvarlara gayri ahlaki yazılar yazarak görüntü kirliliği oluştururlar...

Gece geç vakitlere kadar, parklarda oturup kahkahalar atarak çevreyi rahatsız ederler…

Anne ya da babasının arabasını alıp egzoslarını bağırttırıp, yüksek sesle müzik dinleyerek gürültü çıkarırlar.. etrafta yaşlı, hasta, bebek ya da uyuyan var mı hiç düşünmeden hareket ederler…

Yarın evlenirler eşlerine, çocuklarına karşı asli görevini yerine getiremeyen, eşlerine şiddet uygulayan, çocuklarına zarar veren bireyler haline gelirler…

Maalesef böyle çocuklar yetiştirildiği zaman şiddetin, kural tanımazlığın ve toplumsal problemlerin önü alınamaz hâle geliyor.

Sevgili Ebeveynler! 

Sonuç olarak, biz istesek te, istemesek te, çocuklar her zaman öğrenmeye devam ediyorlar.

Ya sorumluluk almayı, ya da almamayı,

Önemli olan bizim neyi, nasıl öğrettiğimizdir aslında.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve davrazhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.