Eski İl Müftüsü Akın: Müftülükler Halkla Buluşmalı
Eski İl Müftüsü Akın: Müftülükler Halkla Buluşmalı
Isparta eski İl Müftüsü Galip Akın, müftülüklerin günümüzde tamamen bürokratik bir yapıya dönüşmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirerek, halkla daha yakın ve ilmi bir ilişki kurulması gerektiğini vurguladı. Akın, “Müftülüklerimizi asli hâline döndürelim” çağrısını, Yazar İbrahim Halil Er’in paylaşımını sosyal medya üzerinden paylaşarak duyurdu.
Isparta eski İl Müftüsü Galip Akın, müftülüklerin günümüzde tamamen bürokratik bir yapıya dönüşmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirerek, halkla daha yakın ve ilmi bir ilişki kurulması gerektiğini vurguladı. Akın, “Müftülüklerimizi asli hâline döndürelim” çağrısını, Yazar İbrahim Halil Er’in paylaşımını sosyal medya üzerinden paylaşarak duyurdu.
Yazar Halil İbrahim Er, müftülüğün tarihçesine değinerek Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte müftülük makamının dini rehberlik ve fetva verme görevleriyle önemli bir yer tuttuğunu hatırlattı. Ancak günümüzde müftülüklerin halktan uzak, soğuk ve tamamen idari bir yapıya büründüğünü belirtti. Galip Akın, İbrahim Halil Er’in paylaşımını sosyal medya üzerinden paylaşarak şu ifadelere yer verdi: 'MÜFTÜLÜKLERİMİZİ ASLİ HALİNE DÖNDERELİM... Tarihimizde müftülük sistemi ilk kez Osman Gazi zamanında ortaya çıkmış, ilk müftümüz de aslında Dursun Fakih’tir. Bu dönemde divana katılır ve görüşlerine önem verilirdi. Gerçi kaynaklarımız ona müftü değil de kadı demektedirler, ama İslam kültüründe kadı aynı zamanda fakihtir ve fetva da verir. Ama bizim anladığımız anlamada müftülük teşkilatı 1425 yılında Molla Fenari’nin Bursa müftüsü olarak tayin edilmesi ile kurumsallaşma anlamında gerçekleşmişti. Buna rağmen yasal bir statüye kavuşması Fatih Kanunnamesi ile sağlanmış, böylece ilmiye sınıfının başı sayılmış, müftü ve şeyhülislam kelimeleri birlikte kullanılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde de doğrudan divan üyesi olmuştur. Son Osmanlı müftüsü/şeyhülislamı da Medeni Nuri Efendi’dir. 1922 yılındaki Osmanlı kabinesinin istifa etmesi ile görev süresi sona ermiştir. Ankara’da kurulan hükümet Osmanlı’daki Şeyhülislamlık makamı olan meşihat makamını “Şer’iye ve Evkaf Vekâleti” olarak devam ettirmiş, bir bakanlık olarak statüsünü sürdürmüştür. 3 Mart 1924 yılında hilafetin kaldırılması ile birlikte Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’nin adı Diyanet İşleri Reisliği olarak değiştirilmiş, statü olarak da Başbakanlığa bağlanmıştır. İlk Diyanet Reisimiz de Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi olmuştur. Diyanet, daha sonra statüsü düşürülerek bir bakanlığa bağlanmış, pozisyon olarak genel müdürlük seviyesine inmiştir.
Bizim Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili tavsiyemiz de şudur: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın YÖK gibi özerk bir yapıya kavuşturulması, bu yapılamıyorsa (şartlar ve ortamdan dolayı) en azından doğrudan Başbakanlığa bağlanmasıdır.
Peki, iller ve ilçelerde durum nasıl?
Ülkemizde her ilde Diyanet, teşkilatlanmış durumdadır. Her ilin gerçekten de devasa müftülükleri ve külliyeleri bulunmaktadır. Diyanetin il/ilçedeki temsilcisi de il/ilçe müftülükleridir.
Peki, bu müftüler ne yapar?Normalde müftü demek, dini konularda fetva verebilecek dirayette ilmi birikime sahip kişi demektir. Müftülük makamı ise halkın dini ihtiyaçlarını karşılayan, gerekirse sorularını cevaplayan, halka irşatta bulunan, bölgenin sorunlarına çözüm üreten demektir.
Ama ülkemizdeki müftülük uygulaması pratikte böyle işlememektedir. Müftüler, halkla aralarında ciddi duvarlar örmüş (istisnalar kaideyi bozmaz) ve tamamen bir bürokratik makama dönüşmüşlerdir. Müftülük binaları da emniyet binası gibi, ruhsuz ve soğuk olduğu gibi kapıdan içeri girmenizden itibaren sizi bir resmiyet ve soğukluk karşılar. Vatandaşların hemen işlerini yapıp gitmelerini sağlayacak şekilde bir düzenlenme yapılmıştır. Çoğunda bekleme salonu, sohbet yerleri, insanların gidip rahatça çay içip konuşabileceği yerleri olmayıp, işi olanın ilgili birime gidip derdini anlatıp hemen kaçtığı mekân haline getirilmiştir. Bu binalar ve burada çalışan personeller o kadar soğuktur ki, Diyanet’in kendi görevlileri bile işi düşmedikçe uğramayı tercih etmedikleri ruhsuz mekan olmuştur.
Diyanet, resmiyetin ve ağır bürokrasinin en zirve olduğu mekân ve kurumlardan birisidir. Bu hantal ve köhnemiş bürokratik mekanizmayla ülkemizin insanların dini sorunları çözülemediği gibi, bulundukları bölgede sorun çözen bir makam olmazlar. (Bazı müftülerin bireysel çabaları kurumsal bir hüviyeti teşkil etmez.)
İşte temel sorunlarımız bunlar. Bu sorunlarımızı tespit ettikten sonra çözüm önerileri geliştirmeliyiz.
Benim önerim, il ve ilçelerdeki tüm müftülüklerin kaldırılmasıdır. Yani mevcut müftülükler kaldırılarak buraya “Diyanet İşleri Başkanlığı İl Müdürü/İlçe Müdürü” statüsü konulmasıdır. Gerçekte de müftülerin yaptığı işler, bir bürokratik müdürlük/idari işleri seviyesindedir. Mevcut müftülükler, dini ve ilmi bir merkez olmaktan öte, diyanetin ağır bürokratik işlerini yapan, devletin diğer kurumları ile koordine sağlayan, imam ve müezzinlerin takibini yapan, cami ve dini kurumların işleyişini düzenleyen idari mekanizmalar haline gelmiştir.
Bu şekilde işleyen bir sistem, İslam kültürümüzdeki klasik müftülük görevini yapmadığı gibi, çoğu müftüler de ilmi anlamda böyle bir donanıma sahip değildir. Ayrıca, üniversiteyi yeni bitiren gençlerin başında olduğu dini bir fetva yapısının vatandaş üzerindeki ağırlığı ne kadar olur? Buradaki idarecilerin vatandaşlara karşı davranışı da zaten sorunlu…
Müftülüklerin diğer devlet kurumlarındaki gibi il/ilçe müdürlüğü olarak değişmesi, vatandaşın diyanete karşı olan algısını pozitif anlamda düzeltmesine yardımcı olur. Çünkü onların hataları dine ve tarihsel bir derinliği olan müftülük kurumuna yansıtılmaz.
Peki, müftülük olmayacak mı?
Tabi ki olacak. Ama müftülük mevcut sistemdeki gibi idari işlerle boğuşan bir yapı olmaktan çıkıp, tamamen ilmi ve dini bir hüviyete bürünecek. Halkın soruları/sorunları ile ilgilenecek, ilmi anlamda çalışmalar yapacaktır. Hatta müftünün bünyesinde kadınların da sorunlarıyla ilgilenen bir yardımcısı da bulunacaktır. Bu görevlere de ilmi anlamda belli bir birikime ulaşmış kişiler atanacaktır. Böylece halkın müftülere olan güveni sağlanacağı gibi, diyanetin telefonla çözmeye çalıştığı fetva olayını doğrudan halk müftülere başvurarak çözecektir. Müftüler, bulundukları ilin müdürüne değil, diyanet işleri başkanlığı bünyesindeki “Müftülük Makamına” bağlı olacaklardır. Sadece idari anlamda il/ilçe müdürlerine bağlı olacaktır. Onlara bir yer tahsis edilecektir. Camilerde kürsüleri bulunacak, halka irşatta bulunacaklardır. Çeşitli eğitim kursları düzenleyeceklerdir.
Bu teklifimizin diyanet tarafından ivedilikle dikkate alınmasını talep ediyoruz.'
Camiada Beğeni Topladı
Akın’ın paylaşımı, din görevlileri camiasında geniş yankı uyandırırken, birçok kesim tarafından olumlu karşılandı.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.