Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Hayrat Yardım

Eski Zihniyet Diyenlere Bir Sözümüz Var…

Yazarlar (Web Sitesi) - Web Sitesi | 24.11.2025 - 14:42, Güncelleme: 24.11.2025 - 14:42
 

Eski Zihniyet Diyenlere Bir Sözümüz Var…

Rahmi Sarıkurt – Köşe Yazısı

Her fırsatta “Eski zihniyet” diyerek bizim nesli küçümseyenlere söyleyecek iki çift sözümüz var… Biz; ilkokulda yurt bilgisini, lisede mantığı, sosyolojiyi, felsefeyi hakkıyla okuyan, karne notuna bakılmaksızın bitirme sınavlarına girerek okulunu gerçekten bitiren bir nesiliz. Üç yazılı bir sözlüyle terleyen, kopya çekerken bile öğrenmeyi ihmal etmeyen, zorluktan kaçmayan bir nesiliz. Biz; annesini babasını huzurevine bırakmayı vicdanına sığdıramayan, “tatildeyim” bahanesiyle dostunun düğününe ya da cenazesine gitmemezlik etmeyen bir kültürün çocuklarıyız. Kişiliğimiz otursun diye her şeyden sorumlu tutulan, sevgiyi, saygıyı, vefayı hayatın özü bilerek büyüyen, arkadaşının ailesini kendi ailesi sayan bir nesiliz. Psikolojik sıkıntılarımızı psikolog kuyruklarında değil, mahallenin dayanışma sohbetlerinde çözerdik. Egosunu ailesine değil, ailesini egosuna tercih eden; kırk yıllık dostunu arayıp soran, iki çay içmenin kıymetini bilen, öğretmeninin elini öpmek için yarışan bir nesiliz. Mahalle terbiyesini iliklerinde hisseden, büyüğe saygıyı, küçüğe sevgiyi öğrene öğrene büyümüş çocuklardık biz. Misket oynayan, çember çeviren, uzun eşek, topaç, üç taş, yakan top, gazoz kapaklarıyla ceviz, aşık oynayan; imkânsızlıklara rağmen futbolu, voleybolu, yüzmeyi spor olarak yapan bir kuşağız. Dışarıda yemek yemenin lüks, ağız şapırdatmanın ayıp, bir lokmanın bile eşit bölüştürüldüğü sofraların çocuklarıyız. Çay kaşığının fazla ses çıkarmamasının bile görgü kuralı sayıldığı bir evde büyüdük. Biz, annenin elinin lezzetini bilen, Türk mutfağının terbiyesini tatmış insanlarız. Ebeveynlerimizin “Eti senin, kemiği benim” diyerek öğretmene, ustaya teslim ettiği; öğretmenimizin de o emaneti gözünden sakındığı günlerin çocuğuyuz. Bazen kulağımız çekilse bile şikâyet etmeyi düşünemezdik, çünkü eve gidince bir de üstüne azar işiteceğimizi bilirdik. Şimdi okul basıp öğretmen dövenlerle bizi aynı kefeye koymaya çalışanlara sesleniyoruz: Biz onların yanından bile geçmeyiz. Biz öyle bir eğitimden, öyle bir kültürden geliyoruz ki, lise mezunlarımız bile bugünün pek çok üniversite mezunundan daha donanımlıydı. O yüzden kimse kalkıp da bizi küçümsemesin. Biz, maskemizi de takarız, mesafemizi de koruruz; kalabalıkta hem kendimizi hem sizi düşünürüz. Çünkü biz, bin yıllık Türk gelenek ve göreneklerinin süzgecinden geçen son gerçek temsilcileriz. 24 Kasım Öğretmenler Günü İçin… Bu vesileyle; Vefat eden tüm öğretmenlerimize Allah’tan rahmet, Hayatta olanlara sağlıklı, huzurlu, uzun ömürler, Görevini özveriyle sürdüren tüm öğretmenlerimize kolaylıklar diliyorum. Unutmayalım ki; Sular durulmadan berraklaşmaz… Kalın sağlıcakla.
Rahmi Sarıkurt – Köşe Yazısı

Her fırsatta “Eski zihniyet” diyerek bizim nesli küçümseyenlere söyleyecek iki çift sözümüz var…

Biz; ilkokulda yurt bilgisini, lisede mantığı, sosyolojiyi, felsefeyi hakkıyla okuyan, karne notuna bakılmaksızın bitirme sınavlarına girerek okulunu gerçekten bitiren bir nesiliz. Üç yazılı bir sözlüyle terleyen, kopya çekerken bile öğrenmeyi ihmal etmeyen, zorluktan kaçmayan bir nesiliz.

Biz; annesini babasını huzurevine bırakmayı vicdanına sığdıramayan, “tatildeyim” bahanesiyle dostunun düğününe ya da cenazesine gitmemezlik etmeyen bir kültürün çocuklarıyız.
Kişiliğimiz otursun diye her şeyden sorumlu tutulan, sevgiyi, saygıyı, vefayı hayatın özü bilerek büyüyen, arkadaşının ailesini kendi ailesi sayan bir nesiliz.

Psikolojik sıkıntılarımızı psikolog kuyruklarında değil, mahallenin dayanışma sohbetlerinde çözerdik. Egosunu ailesine değil, ailesini egosuna tercih eden; kırk yıllık dostunu arayıp soran, iki çay içmenin kıymetini bilen, öğretmeninin elini öpmek için yarışan bir nesiliz.

Mahalle terbiyesini iliklerinde hisseden, büyüğe saygıyı, küçüğe sevgiyi öğrene öğrene büyümüş çocuklardık biz. Misket oynayan, çember çeviren, uzun eşek, topaç, üç taş, yakan top, gazoz kapaklarıyla ceviz, aşık oynayan; imkânsızlıklara rağmen futbolu, voleybolu, yüzmeyi spor olarak yapan bir kuşağız.

Dışarıda yemek yemenin lüks, ağız şapırdatmanın ayıp, bir lokmanın bile eşit bölüştürüldüğü sofraların çocuklarıyız. Çay kaşığının fazla ses çıkarmamasının bile görgü kuralı sayıldığı bir evde büyüdük.

Biz, annenin elinin lezzetini bilen, Türk mutfağının terbiyesini tatmış insanlarız.

Ebeveynlerimizin “Eti senin, kemiği benim” diyerek öğretmene, ustaya teslim ettiği; öğretmenimizin de o emaneti gözünden sakındığı günlerin çocuğuyuz. Bazen kulağımız çekilse bile şikâyet etmeyi düşünemezdik, çünkü eve gidince bir de üstüne azar işiteceğimizi bilirdik.

Şimdi okul basıp öğretmen dövenlerle bizi aynı kefeye koymaya çalışanlara sesleniyoruz: Biz onların yanından bile geçmeyiz.

Biz öyle bir eğitimden, öyle bir kültürden geliyoruz ki, lise mezunlarımız bile bugünün pek çok üniversite mezunundan daha donanımlıydı. O yüzden kimse kalkıp da bizi küçümsemesin.
Biz, maskemizi de takarız, mesafemizi de koruruz; kalabalıkta hem kendimizi hem sizi düşünürüz. Çünkü biz, bin yıllık Türk gelenek ve göreneklerinin süzgecinden geçen son gerçek temsilcileriz.

24 Kasım Öğretmenler Günü İçin…

Bu vesileyle;

Vefat eden tüm öğretmenlerimize Allah’tan rahmet,

Hayatta olanlara sağlıklı, huzurlu, uzun ömürler,

Görevini özveriyle sürdüren tüm öğretmenlerimize kolaylıklar diliyorum.

Unutmayalım ki;

Sular durulmadan berraklaşmaz…

Kalın sağlıcakla.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve davrazhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.