Havva Saraç Yazdı... Mezuniyet mi, teşhir mi?
Havva Saraç Yazdı... Mezuniyet mi, teşhir mi?
Havva Saraç yazdı...
Havva Saraç yazdı...
Mağazada bulunduğum vakitler, günde 30-40 kadar başörtülü annenin yana döne genç kızları için dekolte abiye aradığına şahit oluyorum. Ülkem ve dünya Müslümanları adına endişem bin kat artıyor. 20 yıl sonra anneler, kızları için gökkuşağı renkli bikiniler mi sipariş edecekler? Cinsiyet değiştirme ameliyatları mı çok moda olacak? Namaz kılan, oruç tutan, kurban kesen torunlarımız hâlâ olacak mı, düşünmeden edemiyorum.
Pek çok konuda toplum olarak Avrupa'dan ilerideyiz. Misal çıplaklık konusunda... Level atlamışız, nal toplatmışız elin Hristiyan'ına, Yahudi'sine... Almanya'da doğmuş ve çocukluğu orada geçmiş biri olarak rahatça söyleyebilirim ki ülkemizdeki çıplaklık orada bile yok. Bu tarif edilmesi zor bir açlık. Sonradan görme, zoraki, yapay bir laikleşme ve modernleşme. "Ben annem, halam, teyzelerim gibi değilim, özgürüm, çağdaşım, gencim, güzelim, benim bedenim, benim kararım." diye adeta büyüklerine meydan okurcasına sosyal medyada gördüğü çıplak ünlülerle, fenomenlerle boy ölçüşme, altta kalmama dürtüsü oldukça yaygın.
Bu devirde anne baba olmak çok zor. Zira çocuk annesini günde toplam 2 saat görüyorsa İnstagram'da, Tiktok'ta, Youtube'da takip ettiği, hayranı olduğu fenomenlerle, popçularla, mankenlerle telefon ve tableti sayesinde günde 18-20 saat birlikte. Onlar gibi beslenmek, onlar gibi flört etmek, onlar gibi gezmek, onlar gibi giyinmek daha doğru bir ifadeyle soyunmak istiyor. Popçu, Süperman gibi taytın üstüne iç çamaşırı giydiyse markette kasiyerlik yapan kız da aynı kıyafeti aynı şekilde giyiyor. Şarkıcı sahnede, bikini benzeri kıyafet giyip zıplattıysa gençleri, yine öğrenci, garson ya da tostçu kız da aynı kıyafetle sokakta zıplayıp dolaşmak istiyor. Halbuki caddeler, sokaklar hem kızlar hem de erkek çocukları için çok tehlikeli yerler. Karşınıza her an yaşlı ya da genç bir sapık, bir alkolik yahut henüz çocuk yaşta bir uyuşturucu bağımlısı çıkabilir.
Ahzâb Sûresi'nin 59. âyetinde; de "Ey Peygamber eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle: (Evden çıkarlarken) üstlerine vücutlarını iyice örten dış elbiselerini giysinler. Bu, onların iffetli bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar." ayetinde Allah-u Tealâ çıplak olduğunda kötü bakışlara maruz ve savunmasız kalan bir kadının çok kolay incitilebileceği uyarısını yapıyor. Örtünen kadın, toplum içinde kendisini huzursuz edecek nerdeyse tüm faktörleri bloke etmiş, kendini güvence altına almış oluyor.
Allah'ın örtünme emri, artık laik ataklıları kızdırmamak adına vaaz konusu olarak en arkaya atılan, teferuat olarak görülen, kalp temizliğiyle kolayca telafi edilebilecek bir husus olarak görülmeye başlanmış bulunuyor. Hutbede hoca es kaza "Ey hanımlar örtünmek Allah'ın emridir." falan dediyse hiç Cuma namazına gitmeyen dini bütün ermişler "Laikliğimize helal geldi, böyle hutbe mi olur?" diye kazan kaldırıyorlar. Bir anne, baba, evladına örtünme emrini hatırlatmaktan çocuğu kendisinden daha da uzaklaşır korkusuyla imtina ediyor.
Ağaç yaşken eğilir. Çocuklarımıza ilkokul, orta okul sıralarında çıkıp da bir öğretmeni "Şortla, atletle dışarıda gezilmez, Rabbimiz bize diğer yaratıklardan farklı olarak örtünmemizi emrediyor." dediğinde o hocayı gazetelere manşet edip yuhalatan agresif, kompleksli bir seküler kesim mevcut. Oysa utanma, haya duygusunu küçük yaşta evlatlarımıza veren eğitimcilere hayatımız boyunca minnettar kalmalıyız. Şu an en büyük sorunumuz, haya kavramını tamamen unutan, diğer insanlara karşı hiçbir sorumluluk duymayan gençler ve yetişkinler.
Zannetmeyelim ki tesettür, haya ve iffet yalnızca kadınlara farz olan şeyler. "Sağım, solum, önüm, arkam çıplak dolu ben nasıl yürüyeceğim, elbette bakacağım." diyen bir erkek de hesap gününde Allah'ın huzurunda bu mazeretle kurtulamaz.
"Mü'min erkeklere söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar; iffet ve namuslarını korusunlar. Bu, onlar için daha temiz ve daha nezih bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların bütün yaptıklarını en iyi bilmektedir."(Nur, 30)
"Utanmamak kadar, utanç verici bir şey yoktur." der, filozof Saint Augustinus.
Çocuklarımız, gençlerimiz Gazze'de siyonistlerin parça parça ettiği bebekleri akıllarına hiç getirmeden örtülü yahut açık, hangi partide nasıl bir kıyafet giyebilirim, tırnağıma hangi cilayı sürmeliyim, hangi renk far elbisemle uyumlu olur diyerek ömürlerini geçiriyorlarsa yalnızca giyim değil merhamet, ahlak, insanlık olarak da çok ilkel bir noktadalar diyebiliriz. Güneşin Batı'dan doğduğuna şahitlik ettiğimiz bugünlerde elin İspanyol'u, Amerikalısı, İtalyan'ı, Filistin bayraklarıyla caddelerde bağırırken bizim evlatlarımız yırtmaçlı, askılı, mini kıyafetlerle partilerde zıplarken sarhoş oluyorlarsa onların karne notları, mesleki kariyerlerinin parlak görünmesi bizi aldatmasın. Soykırıma, bebeklerin katledilmesine sessiz kalan, siyonizme karşı kalbinde zerre kadar nefreti olmayan bir nesil -açık veya kapalı hiç fark etmez- başarı değil hezimettir. Sadece kendi konforunu önemseyen evlatlarımızdan yaşlanınca ilgi ve merhamet hatta bir bardak su beklemeyelim, hayal kırıklığı yaşarız...