Hayat Güneşiniz Batmadan...
Hayat Güneşiniz Batmadan...
Akademisyen/Sosyolog Ahmet Aydın: Hayat Güneşiniz Batmadan...
Akademisyen/Sosyolog Ahmet Aydın: Hayat Güneşiniz Batmadan...
Her insanın bir hayat güneşi vardır, doğarken haber vermeyen, batarken de veda etmeyen.
Çok zaman da özlemlere, sevdalara ve hasrete acımadan çekip giden..
Bazen doğarken yakalar insanı. Bazen de çocukluğun pür neşesini yaşarken..
Gençlik çılgınlığının karanlığı içinde birçok kişi düşünmez, hayat güneşinin aniden batacağını. Hele hiç ölmeyecekmiş gibi hayat planı yapanlara şok edici sürprizler hazırlar. Çünkü, insan buruk gönlünde bitmeyen bir bahar istiyor.
O zaman hayat güneşi batmadan kendinizle ilgili yapacaklarınız olmalıdır. En acı, en çarpıcı, en etkileyici örneklerle kendinizi sorgulamak ister misiniz? Güneşiniz henüz batmamışken. Hâlâ yaşıyorken. Buyurun yaşamaya..
Hevesleri, beklentileri, erteledikleri, kursağında kalmış kelimeleri, kaçırılmış bakışları, gizledikleri, bitirilmemiş mektupları, susuşları ve istemsiz veda edişleriyle tamamlanmamış bir cümledir insan..Hayatta en çok hayal kırıklığına uğradığımız anlar, en çok değer verdiğimiz insanların bizi en derinden yaraladığı anlardır. Aslında insanları anlamaya çalışmak boşuna bir çabalama.
Çünkü, hayat böyledir, hep kıyamadıklarımız kıyar bize. Keşke burnumuzda tütenlerle dibimizde bitenlerin yeri değişse, ne güzel olurdu. Gönül ne kadar affet dese de, kırgınlık baki kalıyor bazı meselelerde.
Sevdiğiniz insanı kırarsanız onu bir daha bulamazsınız, O her şeyini bildiğiniz bir yabancı haline gelir. Çünkü kırgınlık insanları değişmek zorunda bırakır.
Kelimeler, anlamı olan dil öbekleridir. Yazan için de okuyan için de anlam olarak aynıdır. Anlam olarak aynıdır fakat, insanın kelimeler içine hapsettiği hisler farklıdır. Aynı kelime bir insanı güldürürken, bir başkasını ağlatabilir. Bir insanı öfkelendirirken, bir başkasını sakinleştirebilir. Ya da hiçbir etkisi olmayabilir. Kelimeler, içine hapsedilen hisler kadar ağırlaşır. Kimi insanı karahindiba tohumu gibi havaya savururken, kimi insanı da kaya gibi altına alır, savunmasız ve çaresiz bırakır.
Hemen hemen her insanın hiç kimseyle paylaşmadığı kendi acısıyla dolu bir gizli sandığı vardır. Her insanın hayatında, başkalarıyla paylaşmadığı bir iç dünyası vardır. Burası sadece kişinin kendine ait özel bir alandır. Bu alanın içindeki yükler kimseyle paylaşılmaz. Hayatta alınan yaralar, unutulmamış anılar ve dile getirilememiş kayıplar burada biriktirilir. Bazen bir pişmanlık duygusu, bazen derin bir yalnızlık hissi, bazende kelimelerle ifade edilemeyen korkular bu alanda saklanır. Bu duyguları ve anıları taşımak insan için zorlayıcı olabilir. Ancak bu , insan olmanın ve yaşamanın bir gerçeğidir. Fakat, bu içsel yük, zamanla insanın kendini daha iyi anlaması ve kişisel olarak gelişmesi için bir fırsat sunabilir.
Bu süreçte önemli olan, duygularla yüzleşmek ve onlarla başa çıkmayı öğrenmektir. Zamanla bu deneyimler, kişinin iç dünyasını güçlendiren sağlam bir temel oluşturur. Dengeyi sağlamak, duyguları görmezden gelmek değil, onlarla nasıl yaşayacağını bilmektir. Çünkü bazen acılar, hayata tutunmamızı sağlayan deneyimlerin bir parçası haline gelir.
Bu özel sandığın varlığı zayıflık değil içsel mücadelenin doğal bir yansımasıdır. İnsan bu mücadeleyle hem kendini tanır hem de kendini aşarak büyür.
Çünkü ömür, nazlı bir bahçe. Bazı günler çiçek açar. Bazı günlerde yaprak döker.
Aslında her mevsim, kendi hikâyesini fısıldar insanın kulağına. Bir yaprak gibi dökülür içimizdeki sesler, ama her dökülen yaprak, yeniden filizlenmenin habercisi olduğu gibi, her ses, söylenen her bir söz yeni bir başlangıcın habercisidir.
İnsanoğlu şunu unutmamalıdir ki, Dünya'da sahip olduğumuz hiçbir şey gerçekten bize ait değildir; Ne mal, ne statü, ne ilişkiler, hatta ne de bedenimiz. Hepsi bize bir süreliğine verilmiş, sonra sessizce geri alınacak olan emanetlerdir. Bu gerçeği ifade eden bir ayet var, kutsal kitabımız
Kur'an-ı Kerim'de, okuduğunda insana haddini bildiren."Yoksa insan her istediğini elde edeceğini mi sanır. " (Necm, 24)
Yine de insan, kaybetme korkusuyla yaşar; çünkü 'sahip olmak', varlığını kanıtladığını hissettirir insana.
İnsan için gerçek iç huzur, hiçbir şeye tutunmamayı öğrenmekten geçer. Çünkü bir şey sana ait değilse, ait olmayan hiçbir şey seni esir de alamaz. İnsanın esareti sahip olmakla başlar.
Esaretten kurtulmak için, artık kendi önünden çekilme zamanı geldi. Kendine bent olmayı bırak. Buna inan harekete geç ve fark oluştur. Çünkü mucizeler, yalnızca adım atanların dünyasında gerçekleşir. Hayat güneşiniz batmadan, değişimi başlatın. Unutmayın ki, değişim dışarıda değil, senin içinde başlar. İçinde bir dünya inşa edemeyen, dışarıda bir dünya kuramaz.
BİLMEM FARKINDA MISINIZ?
Dün gece bir çok insan uyumak için gözlerini kapattı, ama bunlardan bir kısmı bir daha gözlerini açamadı.
Onlardan biri de siz olabilirdiniz, bu yazıyı okuduğunuza göre değilsiniz.
Allah bize, kendimize gelmemiz için, biraz daha zaman vermiş. Bunu bir fırsat olarak görelim ve bu zamanı iyi değerlendirelim.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.



