Kültürel Yozlaşma; Sınıfsal Kopuş!!!
Kültürel Yozlaşma; Sınıfsal Kopuş!!!
Akademisyen/Sosyolog Ahmet Aydın: Kültürel Yozlaşma; Sınıfsal Kopuş!!!
Akademisyen/Sosyolog Ahmet Aydın: Kültürel Yozlaşma; Sınıfsal Kopuş!!!
Bugün toplumumuzun önündeki en önemli sorun, ahlaki ve kültürel anlamdaki çöküş.
İçinde yaşadığımız ve nüfus cüzdanlarında da olsa, yüzde doksandokuzu Müslüman olan bir ülkede, Türkiyemiz'de, iki farklı şehirde gerçekleştirilen ve biletleri yüz binlerce lirayı aşan dünyaca ünlü bir sanatçının konseri, bu yozlaşmanın ve kültürel kokuşmuşluğun en somut örneklerinden biridir.
Ülkemizde yaşayan insanların büyük bir çoğunluğunun bir arada görmesi ve telaffuz etmekte dahi zorlanacağı paralarla ifade edilen; biletlerinin 50 bin ile 1milyon 500 bin ₺'ye satıldığı bir konserden bahsediyorum.
Yaz aylarının kavurucu sıcağında, ülkemizde orman işçileri ve gönüllü vatandaşlarımız yangınlarla mücadele ederken...
Cennet Vatanımızın dört bir köşesinden yangın haberleri gelirken...
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum ortadayken...
Vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğu, temel insani ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ekonomik krizle mücadele ederken...
Filistin'de, Gazze'de anneler, babalar ve çocuklar açlıktan ölürlerken...
Doğu Türkistan'da ve dünyanın bir çok yerinde özellikle Müslümanlar işkencenin her türlüsünü yaşarken...
Ülkemizde yaşayan bir kesim, özellikle sürekli açlık feryatları yapıp konserden konsere koşarken...
Tüm bunlar bir hakikat olup, bir bir yaşanırken, sadece bir kaç saatlik konser için bu miktarların ödenmesi, yalnızca insanlar arasındaki ekonomik uçurumun boyutlarını değil, aynı zamanda milli ve manevi değerlerimizle bağını koparmış bir zihniyetin de göstergesidir.
İçinde yaşadığımız toplumda gelinen noktada, sahneye çıkan yabancı bir sanatçı ve ekibinin kıyafeti veya danslarının bizim kültürel yapımıza uygun olmaması ayrı bir tartışma konusu olmakla beraber, üzerinde asıl durulması ve tartışılması gereken konu; Türk toplumunun değerleri, ruhu, özü ve karakter yapısıdır. Toplumumuzun hangi değerlere önem verdiği, geleceğimizin teminatı olan gençlerin, önüne ne tür örnekler konulduğudur.
Şu asla unutulmamalıdır ki, bu tür etkinlikler sadece sıradan bir konser programı değil, yaşayan topluma ve geleceğe yönelik yapılan kültürel bir darbe vurmaktır...
Bu yapılan bir sanat değil, ahlaki yozlaşmanın göstergesidir...
Bu sadece sıradan bir eğlence değil, Türk gençlerini kimliksizleştirme ve yabancılaştırma operasyonudur...
Bu sahnede yakılan bir konser ateşi değil, toplumsal yapıyı kökünden etkileyecek ahlak yangınının kıvılcım ateşidir...
Yapılan bu sözde sanat gösterisiyle, Türk Milleti'nin vicdanına zehirli bir bal takdim edilmiş olup, üzeri de ışıltılı sahne şovlarıyla süslenen, ahlaksız bir sanat anıtına dönüştürülmüş şeklidir...
Hiç kimse kusura bakmasın, bu sergilenen, sanat felan değil, sanat adına yapılmış ahlaksızlığın en belirgin hezeyanıdır. Tüm ekibiyle birlikte, neredeyse çıplak halde sahneye çıkan, milyonların önünde sanatın değil, edepsizliğin, hayasızlığın dansı yapılmış, televizyon ekranlarına da ahlaksızlığın görüntüsü servis edilmiştir.
Bu sıradan bir konser faaliyeti değil, Türk ve islam düşmanlarının yıllardır uyguladığı kültürel işgalin günümüzdeki yansımasıdır. Gençlerin safi zihinlerini teslim alarak, düşüncelerini uyuşturmak ve kalplerini kendi öz değerlerinden koparmak için sanat maskesi altında zehirli bir bal sunmaktır.
Oysa bu topraklar, sanatla ahlakı, estetikle maneviyatı aynı çerçevede barındırmayı bilmiş, ilhamını kutsal kitabından, rengini irfanından, gideceği yönünü ise vicdanından alan bir medeniyetin mirasçılarının yaşadığı topraklardır.
Sanat ile rezilliği, özgürlük ile edepsizliği birbirinden ayırmak zorundayız. Milli ve manevi değerleri küçümseyen, aşağılayan her türlü etkinliğe karşı ortak bir düşünce sistemi ve vicdani bir felsefi anlayış geliştirmemiz gerekiyor.
Devletin kültür ve sanat politikası, yalnızca ekonomik katma değere yönelik olmamalı, toplumun ruhunu ve benliğini muhafazaya da odaklanmalıdır.
Medya, sanat, eğitim ve dijital alanlar, manevi korunmanın ve kültürel kalkınmanın siperleri hâline getirilmelidir.
Unutulmamalıdır ki, milletler savaşlarla yıkılmaz, ekonomik sıkıntılarla da yok olmaz, toplumlar, gençlerin yasaklı madde tuzağına itilmesi, fuhuş ve ahlaki yozlaşmanın içerisine sürüklenmesi ve bunun sonucunda da aile yapısının dibine dinamit yerleştirilmesiyle yıkılır.
Bunun içindir ki, bu toplumun herbir bireyi başta olmak üzere gençleri ve aileyi korumak için, anne- balara, yöneticilere, toplumun her kesimine önemli görevler düşmektedir.
Tavrımızı netleştirerek, duruşumuzu belirginleştirip harekete geçme vakti gelmiştir. Artık anlamsız sözlerden kurtulup, sığ söylemlerden arınıp davranışa yönelme vakti çoktan gelmiştir.
Gelin hep birlikte geleceğimize yön verebilmek adına, bütün milli ve manevi değerlerimize sahip çıkalım. Çok geç olmadan, gençlerimiz ve geleceğimiz yok olmadan, değerlerimize uygun kültür-sanat programları yapılması için, herkes üzerine düşeni bir an önce yerine getirmelidir. Yoksa sınıfsal kopuş her geçen gün derinleşerek artmaya devam edecektir.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.