Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

Siyaset Üstü! KONU İNSANLIK

Isparta (Web Sitesi) - Web Sitesi | 24.09.2025 - 13:24, Güncelleme: 24.09.2025 - 13:24
 

Siyaset Üstü! KONU İNSANLIK

Akademisyen/Sosyolog Ahmet Aydın: Siyaset Üstü! KONU İNSANLIK...

Bir insan olarak, bir Türk olarak, Türkiye'de yaşayan sade bir Türk Vatandaşı olarak, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yapmış olduğu konuşma nedeniyle gurur ve onur duydum. Çünkü, Sayın Cumhurbaşkanımız genel kurula katılan bir çok ülke başkanının değinmediği konulara değinerek dünyanın gündemini bu konulara çekmeye çalıştı. Başta yaklaşık iki yıldır devam eden Filistin Gazze’de yapılan insanlık soykırımına, açık, net ifadelerle ve en güçlü ses tonuyla adeta tüm dünyaya, "burada yapılanın bir savaş değil, soykırım olduğunu, insanlık dramı" olduğunu ve bir an önce bitirilmesi gerektiğini, İsrail'e ve Netanyahu'ya dur denilmesi gerektiğini çok net ifadelerle dile getirdi. Özellikle çocukların çektiği ızdırapları dile getirirken, kürsüden gösterdiği fotoğraflarla, bir insan olarak, bir baba olarak ve bir dede olarak neler hissedebileceklerini söylerken sesinin titremesi ve gözlerinin dolması neticesinde, yaşadığı duygusal durum sözlerinde nekadar samimi olduğunun göstergesidir. Bugün burada sadece Türkiye'nin değil Filistin halkını da temsilen bulunduğunu ifade etmesi kayda değerdi. İkinci olarak, teknolijideki gelişmelerin, özellikle yapay zeka çalışmalarının insanlığa zarar vermemesi, insanlığın onuruna hizmet etmesi, insanlara fayda sağlaması gerektiğini dile getirerek, teknolojik anlamdaki gelişmelerin kontrolünün sağlanmasına dikkat çekti. Gerçekten de bugün teknoloji ulusal değil, uluslararası arenada bir silah olarak kullanılmaya başlandı. İnsanlar yedi yirmi dört dijital saldırıların altındadır. Bu saldırılar insanların özel alanına müdahale olduğu gibi, manevi değerlerimize yönelik yapılan ahlaksızca saldırıların da temel taşıyıcısı konumundadır.  Üçüncü olarak, aile kurumunun önemine ve bu kurumun her türlü tehlikelere karşı korunması gerektiğinin altını çizdi. Bugün geldiğimiz noktada aile kurumu gerçekten hiç olmadığı kadar saldırı altındadır. İster dijital platformlarda, isterse televizyon programları aracılığıyla aile kurumu tehdit altındadır. Birde buna LGBT gibi sapkın akımların çalışmaları eklendiği zaman ailenin korunmasına yönelik yapılacak olan çalışmalar, tehditlere karşı alınacak önlemler çok önem arz etmektedir. Özellikle gençlerin milli ve manevi değerlerimize karşı tavırlarının uzak olması, gençlerin değer yargılarının değişmesiyle aile kurumuna bakış açısı da değişmiştir. Bugüne geldiğimizde evlilikler azalmış, boşanmalar ise artmaktadır. Bunun sebebi olarak başta ekonomi olarak bir çok sebep gösterilebilir. Fakat, yukarıda bahsettiğim sebepler de göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Aile kurumunun değersizleştirilmesi, aile olmadan da birlikteliklerin olabileceği gibi söylemlerin olması da gençlerin evlilik meselesine uzak durmasına neden olmaktadır.  Dördüncü olarakta, başta bölgemizi ve sınırlarımızı ilgilendiren Suriye ile ilgili sorunları dile getirmiş olması, ülkemizin ve bölgenin geleceği açısından dikkat çekiciydi. Özellikle, Filistin meselesinde vaad edilmiş kutsal topraklar düşüncesinin bir nevi safsatadan ibaret olduğunu, dayanılabilecek bir temelinin olmadığını dile getirmesi ülkemiz açısından önemliydi. Çünkü, dile getirilen ve sürekli gündemde tutulan vaad edilmiş topraklar konusunda, güneydoğudan akdenize kadar bir çok ilimizin olduğu, dolayısıyla ülkemizin de içinde bulunduğu geniş bir alanı kapsamaktadır. Böyle bir durumda ülke olarak bizi de içine çekmek istedikleri, bugün Filistin Gazze'de yaptıkları gibi bir durumla bizide karşı karşıya getirmek istiyorlar. Böyle bir duruma müsaade etmelerinin mümkün olmadığını da açıkça ifade etmesi gurur vericiydi.  Beşinci olarakta, Kıbrıs konusunda söyledikleri, özellikle Kuzey Kıbrıs'ın tanınması gerektiği, Kıbrıs'ın iki ayrı devletten oluşan bir ada olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti olarakta Kuzey Kıbrıs'ın yanında ve arkasında olacağımızı açık ve net cümlelerle ifade etmesi kıymetliydi. Kuzey Kıbrıs'ı tanımayan Birleşmiş Milletlere üye ülkelere de, Birleşmiş Milletlerin amacı ve ilkelerini hatırlatarak bir an önce tanımları gerektiğini hatırlatarak, Türkiye olarak Kuzey Kıbrıs'ın yanında olduğumuzu göstermiş oldu. Kısacası şunu ifade edebilirim ki, Sayın Cumhurbaşkanımızın BM Genel Kurulu'nda yapmış olduğu konuşmayla ülkesi adına örnek bir liderlik özelliği göstermiştir. Sadece kendi ülkesinin değil, başta Filistin olmak üzere, bölgesel ya da uluslararası arenada bir çok sorunu ve çözüm önerilerini dile getirdi. Öyleki, belkide tüm dünyanın konuşmasına kilitlendiği ABD başkanı Donald John Trump bile konuşmasında kendinden önceki yönetimi kötüleyip kendini övmekten başka bir şey söylemedi.Tek dikkat çekici ifadesi iklim krizi konusunda söyledikleriydi. Gerisi çok laftan oluşan boş sözlerden ibaretti. Adeta dağ fare doğurdu. Tüm dünyanın gözü Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ülke liderlerinin ne söyleyeceğine odaklandığı, ülke televizyonlarının canlı olarak aktardığı bir toplantıda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımızın konuşmalarının damga vurduğunu düşünüyorum kendi adıma. Dünyanın beşten büyük olduğunu birkez daha dile getirmesi ve güçlülerin haklı değil, haklıların güçlü olması gerektiğini vurgulaması toplantının ana özetiydi. İç siyasette Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'ı seversiniz veya sevmezsiniz, insanların siyasi tercihidir kimse karışamaz. Fakat, konu ülke meselesiyse hele hele dünyanın gözünün üstünde olduğu bir toplantıda, dile getirdiği konular ve yaptığı konuşmayla en azından dışarıya karşı desteklemeliyiz Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanını diye düşünüyorum. İçeride bir birimizle yarışalım, söz konusu ülkemiz olduğunda hep birlikte, sen ben demeden, sağcı solcu olmadan, milliyetçi - muhafazakar, sosyal demokrat düşünmeden savaşmalıyız. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun deyimiyle "Amcamızın oğlu bir yanlış yaptıysa, dövülmesi gerekiyorsa onu başkalarının eline bırakmayalım, biz dövelim". İç siyasette saygı çerçevesinde istediğimiz gibi kızabiliriz, lakin konu dış siyaset olduğunda kim olursa olsun ülkemizin Cumhurbaşkanını kimsenin eline bırakmayıp, iç çekişmeleri bir kenara bırakıp hep birlikte yanında olmalıyız. Ne de olsa başka Türkiye yok.
Akademisyen/Sosyolog Ahmet Aydın: Siyaset Üstü! KONU İNSANLIK...

Bir insan olarak, bir Türk olarak, Türkiye'de yaşayan sade bir Türk Vatandaşı olarak, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yapmış olduğu konuşma nedeniyle gurur ve onur duydum.

Çünkü, Sayın Cumhurbaşkanımız genel kurula katılan bir çok ülke başkanının değinmediği konulara değinerek dünyanın gündemini bu konulara çekmeye çalıştı.

Başta yaklaşık iki yıldır devam eden Filistin Gazze’de yapılan insanlık soykırımına, açık, net ifadelerle ve en güçlü ses tonuyla adeta tüm dünyaya, "burada yapılanın bir savaş değil, soykırım olduğunu, insanlık dramı" olduğunu ve bir an önce bitirilmesi gerektiğini, İsrail'e ve Netanyahu'ya dur denilmesi gerektiğini çok net ifadelerle dile getirdi. Özellikle çocukların çektiği ızdırapları dile getirirken, kürsüden gösterdiği fotoğraflarla, bir insan olarak, bir baba olarak ve bir dede olarak neler hissedebileceklerini söylerken sesinin titremesi ve gözlerinin dolması neticesinde, yaşadığı duygusal durum sözlerinde nekadar samimi olduğunun göstergesidir. Bugün burada sadece Türkiye'nin değil Filistin halkını da temsilen bulunduğunu ifade etmesi kayda değerdi.

İkinci olarak, teknolijideki gelişmelerin, özellikle yapay zeka çalışmalarının insanlığa zarar vermemesi, insanlığın onuruna hizmet etmesi, insanlara fayda sağlaması gerektiğini dile getirerek, teknolojik anlamdaki gelişmelerin kontrolünün sağlanmasına dikkat çekti. Gerçekten de bugün teknoloji ulusal değil, uluslararası arenada bir silah olarak kullanılmaya başlandı. İnsanlar yedi yirmi dört dijital saldırıların altındadır. Bu saldırılar insanların özel alanına müdahale olduğu gibi, manevi değerlerimize yönelik yapılan ahlaksızca saldırıların da temel taşıyıcısı konumundadır. 

Üçüncü olarak, aile kurumunun önemine ve bu kurumun her türlü tehlikelere karşı korunması gerektiğinin altını çizdi. Bugün geldiğimiz noktada aile kurumu gerçekten hiç olmadığı kadar saldırı altındadır. İster dijital platformlarda, isterse televizyon programları aracılığıyla aile kurumu tehdit altındadır. Birde buna LGBT gibi sapkın akımların çalışmaları eklendiği zaman ailenin korunmasına yönelik yapılacak olan çalışmalar, tehditlere karşı alınacak önlemler çok önem arz etmektedir. Özellikle gençlerin milli ve manevi değerlerimize karşı tavırlarının uzak olması, gençlerin değer yargılarının değişmesiyle aile kurumuna bakış açısı da değişmiştir. Bugüne geldiğimizde evlilikler azalmış, boşanmalar ise artmaktadır. Bunun sebebi olarak başta ekonomi olarak bir çok sebep gösterilebilir. Fakat, yukarıda bahsettiğim sebepler de göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Aile kurumunun değersizleştirilmesi, aile olmadan da birlikteliklerin olabileceği gibi söylemlerin olması da gençlerin evlilik meselesine uzak durmasına neden olmaktadır. 

Dördüncü olarakta, başta bölgemizi ve sınırlarımızı ilgilendiren Suriye ile ilgili sorunları dile getirmiş olması, ülkemizin ve bölgenin geleceği açısından dikkat çekiciydi. Özellikle, Filistin meselesinde vaad edilmiş kutsal topraklar düşüncesinin bir nevi safsatadan ibaret olduğunu, dayanılabilecek bir temelinin olmadığını dile getirmesi ülkemiz açısından önemliydi. Çünkü, dile getirilen ve sürekli gündemde tutulan vaad edilmiş topraklar konusunda, güneydoğudan akdenize kadar bir çok ilimizin olduğu, dolayısıyla ülkemizin de içinde bulunduğu geniş bir alanı kapsamaktadır. Böyle bir durumda ülke olarak bizi de içine çekmek istedikleri, bugün Filistin Gazze'de yaptıkları gibi bir durumla bizide karşı karşıya getirmek istiyorlar. Böyle bir duruma müsaade etmelerinin mümkün olmadığını da açıkça ifade etmesi gurur vericiydi. 

Beşinci olarakta, Kıbrıs konusunda söyledikleri, özellikle Kuzey Kıbrıs'ın tanınması gerektiği, Kıbrıs'ın iki ayrı devletten oluşan bir ada olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti olarakta Kuzey Kıbrıs'ın yanında ve arkasında olacağımızı açık ve net cümlelerle ifade etmesi kıymetliydi. Kuzey Kıbrıs'ı tanımayan Birleşmiş Milletlere üye ülkelere de, Birleşmiş Milletlerin amacı ve ilkelerini hatırlatarak bir an önce tanımları gerektiğini hatırlatarak, Türkiye olarak Kuzey Kıbrıs'ın yanında olduğumuzu göstermiş oldu.

Kısacası şunu ifade edebilirim ki, Sayın Cumhurbaşkanımızın BM Genel Kurulu'nda yapmış olduğu konuşmayla ülkesi adına örnek bir liderlik özelliği göstermiştir. Sadece kendi ülkesinin değil, başta Filistin olmak üzere, bölgesel ya da uluslararası arenada bir çok sorunu ve çözüm önerilerini dile getirdi. Öyleki, belkide tüm dünyanın konuşmasına kilitlendiği ABD başkanı Donald John Trump bile konuşmasında kendinden önceki yönetimi kötüleyip kendini övmekten başka bir şey söylemedi.Tek dikkat çekici ifadesi iklim krizi konusunda söyledikleriydi. Gerisi çok laftan oluşan boş sözlerden ibaretti. Adeta dağ fare doğurdu.

Tüm dünyanın gözü Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ülke liderlerinin ne söyleyeceğine odaklandığı, ülke televizyonlarının canlı olarak aktardığı bir toplantıda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımızın konuşmalarının damga vurduğunu düşünüyorum kendi adıma. Dünyanın beşten büyük olduğunu birkez daha dile getirmesi ve güçlülerin haklı değil, haklıların güçlü olması gerektiğini vurgulaması toplantının ana özetiydi.

İç siyasette Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'ı seversiniz veya sevmezsiniz, insanların siyasi tercihidir kimse karışamaz. Fakat, konu ülke meselesiyse hele hele dünyanın gözünün üstünde olduğu bir toplantıda, dile getirdiği konular ve yaptığı konuşmayla en azından dışarıya karşı desteklemeliyiz Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanını diye düşünüyorum. İçeride bir birimizle yarışalım, söz konusu ülkemiz olduğunda hep birlikte, sen ben demeden, sağcı solcu olmadan, milliyetçi - muhafazakar, sosyal demokrat düşünmeden savaşmalıyız.

Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun deyimiyle "Amcamızın oğlu bir yanlış yaptıysa, dövülmesi gerekiyorsa onu başkalarının eline bırakmayalım, biz dövelim". İç siyasette saygı çerçevesinde istediğimiz gibi kızabiliriz, lakin konu dış siyaset olduğunda kim olursa olsun ülkemizin Cumhurbaşkanını kimsenin eline bırakmayıp, iç çekişmeleri bir kenara bırakıp hep birlikte yanında olmalıyız. Ne de olsa başka Türkiye yok.

Habere ifade bırak !
Haberle İlişkili Makale
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve davrazhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.