Yıl'ın Başı...
Yıl'ın Başı...
Akademisyen/Sosyolog Ahmet Aydın'ın kaleminden...
Akademisyen/Sosyolog Ahmet Aydın'ın kaleminden...
Dünya var olduğundan bugüne kadar, dönmeye devam ettiği ve bundan sonrasında da kıyamete kadar dönmeye devam edeceğine göre, insanoğlunun anlam yüklediği günler, haftalar, aylar ve yıllarda değişmeye devam edecektir. Bu bağlamda değişen her yeni güne, her yeni haftaya, her yeni aya ve her yeni yıla özel dünyevi bir anlam yüklemek ve özellikle onlardan bir şeyler beklemek, pekte akla ve mantığa uymamaktadır. Çünkü, her şey durmadan değişmekte ve zaman sürekli akıp gitmektedir.
Özellikle "Ben Müslümanım" diyen birisinin, bu günlere özel anlam yükleyip, gayri müslimler gibi bu günleri kutlaması, o günlerden bir beklenti içerisine girmesi doğru değildir. Müslüman olduğunu ifade eden birisi, iman ettiğinin idrakinde de olmalıdır. Çünkü, iman etmek, idrak etmeyi de beraberinde getirir. Yani, ben iman ettim diyen birisi, inancının red ettiği şeyleri, sebebi her ne olursa olsun, elinin tersiyle itip, kalbinden ve gönlünden söküp atabilmelidir.
İnancımızda özel gün ve bayramlar bellidir ve bu günler manevi bir anlam taşımaktadır.
Yılbaşı kutlamaları, din alimleri tarafından dini bir dayanağa sahip olmadığı, farklı kültürlere ait bir gelenek olarak değerlendirilmektedir. Bu sebeple bizler çocuklarımıza kendi inanç ve değerlerimiz doğrultusunda örnek olmayı, onları, dinimizin belirlediği bayram ve özel günlerin anlam ve önemine yönlendirme konusunda olumlu rol modeller olmamız gerekmektedir.
Bu konuda rehberimiz olan Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur "Kim bir topluluğa benzemeye çalışırsa, o da onlardandır." Ebâ Dâvûd.
Özellikle bu hadis-i şerif çok önemli psiko-sosyal gerçeklere işaret eder. Şeklî benzeşmenin zaman içerisinde itikadî benzeşmeye götüreceğini anlatır. Bugün önemsiz gördüğümüz, bundan da bir şey olmaz deyip, taviz verdiğimiz her değer, zaman içerisinde "taviz, tavizi doğurur" mantığı çerçevesinde, değersizleşir ve önemini kaybeder.
İbn-i Haldun da konuyla ilgili olarak önemli tespitler yapmıştır. Mağlupların, galipleri taklit etme psikolojisi yaşadıklarını anlatır.
Dolayısıyla Hristiyan adetlerinden olan bir kutlamayı bizlerinde onlara özenerek kutlaması onlar gibi davranmamız dinen yasaklanmış bir durumdur.
Asıl tehlike, yılbaşı kutlamalarının normalleştirilmesidir.
Günümüzde, resmi takvim dönüşümleri ve küreselleşmenin etkisiyle 1 Ocak yılbaşısı yaygın olarak kutlanmaya başlanmış, buna paralel olarak ev içi kutlamalar, dost meclisleri, televizyon programları ve eğlence mekânlarındaki organizasyonlar öne çıkmıştır. Son yıllarda teknolojinin gelişmesi, internet'in yaygınlaşması ve sosyal medya platformlarının çeşitliliği neticesinde yılbaşı kutlamaları dahada görünür hâle gelmiştir. Kentleşme süreçleri, yılbaşı etkinliklerini özellikle şehirlerde, daha dikkat çekici ve görkemli hâle getirdi. Kapitalist dünya sistemi tarafından, özel anlam yüklenen bir çok günlerde (doğum günü, evlilik yıl dönümü, ilk tanışma günü, vb) olduğu gibi, yılbaşına da büyük anlamlar yüklenmiştir. Bu günler aracılığıyla, insanlar tüketime yönlendirilmiş ve gereksiz harcamalar artmıştır. Daha da kötüsü ise, ahlaki yozlaşmanın ve toplumsal çöküşün ateşi körüklenmektedir.
Aile içinde yılbaşı sofraları kurmak, gece yarısını birlikte karşılamak, hediyeleşmek, milli piyango bileti almak ya da eğlence programları izlemek, Türkiye’de sık görülen kutlamalar arasında yer almaktadır. Burada asıl tehlike, bunların normalleşmiş olması ve kendini muhafazakâr olarak nitelendiren bir çok aileler arasında da yoğun bir şekilde yılbaşı kutlamalarının yapılıyor olmasıdır. Buradan da "ne var bunda, kendi aramızda eğleniyoruz, biz yılbaşı kutlamıyoruz" çıkarımında bulunup, bunu kabullenme hezeyanına düşmektedirler.
İnanan ve inancının gereği olarak yaşayan, bazı aileler için yılbaşı, bir eğlence değil; geride bırakılan yılın muhasebesini yapmak, yeni hedefler ve yeni niyetler belirlemek için, bir nevi hesap günü niteliğindedir. Bir müslüman için de esasında olması gereken budur. Gelmesi kaçınılmaz olan, "hesap günü gelmeden, kendimizi hesaba çekmek", bir nevi nefis muhasebesi yapmaktır. Aklını doğru kullanan insanlar, bu değişim günlerini kendini denetim altında tutabilmek adına, fırsata çevirmeyi bilmesi gerekir.
Yılbaşı etkinlikleri, psikolojik açıdan değerlendirildiğinde insanın zaman algısı, belirsizlikle baş etme stratejileri ve umut duygusu ile yakından ilişkilidir. Geçen yılın başarı ve başarısızlıklarının zihinde yeniden canlanması, bireyin kendini değerlendirmesine, kimi zaman da geleceğe dair yeni planlar yapmasına zemin hazırlar. Bu açıdan bakıldığı zaman yılbaşı gecesi, kolektif bir “dönüm noktası” hissi uyandırarak içsel bir hesaplaşma ve yenilenme ihtiyacını tetikleyebilir.
Ancak beklentilerin çok yükselmesi, sosyal medyada idealize edilen kutlama görüntüleri ve yalnız hissetme gibi durumlar, bazı bireylerde yılbaşı döneminde kaygı veya hüzün duygularını da artırabilir. Dolayısıyla yılbaşı etkinliğinin psikolojik etkileri, her birey için aynı olmayıp; kişisel geçmiş, sosyal çevre ve yaşam koşullarına göre farklılaşmaktadır.
Yıl'ın başını, önümüze konulmuş ve bir nevi bize dayatılmış yılbaşı kutlaması şeklinde değil, bunu nefsani arzuları bir kenara bırakıp, nefis muhasebesi yapma fırsatına çevirebilme şuuruyla karşılayıp, kutlamak yerine, kendi benliğimizde "öz değerlendirme" yapabilmek temennisiyle.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.



