1980’lerin Emre Mahallesi’nde bir öğleden sonra…
Küçük bir defter almak için sınıf arkadaşımın evine gitmiştim. Daha kapının önüne yaklaşmadan, yaşlı amcalar ve teyzeler taşlarla kovaladı bizi: “Erkek kızla konuşamaz!”…
O günlerde çocuk olmanın, bir defterle arkadaşının evine gitmenin bile ne kadar riskli olduğunu hatırlıyorum. Toplumun katı normları, bir yandan insanı koruyor gibi görünse de, aslında özgürlükleri sınırlıyordu. Bizler küçücük bir arkadaşlık kurmaya çalışırken, taşlar ve bağırışlar hayatımıza sınırlar çiziyordu.
Ve şimdi…
Parklarda, yollarda, otobüste bile ahlaksızlık yapıldığı bir zamana geldik. O eski değerlerin yerini, hızlı tüketim kültürü ve denetimsiz özgürlük anlayışı aldı. Mahallede taşlarla kovalanan küçük bir defter hikayesi, bugün toplumun kimi kesimlerinde “her şey serbest” anlayışına dönüşmüş durumda.
Elbette, zaman değişiyor. Eski katı kuralların yerini özgürlükler almalı. Ama özgürlük, ahlakı ve insan onurunu hiçe saymak anlamına gelmemeli. Geçmişin sert ama öğreten taşları ile bugünün kaybolan değerleri arasında bir denge kurabilmek, hepimizin görevi.
Bir zamanlar defter almak için taşlanan çocuklar olarak bizler, şimdi otobüste ve sokakta kaybolan değerlerin farkında olmalıyız. Çünkü özgürlük, sorumlulukla el ele gitmezse, toplumun temel taşlarını da eritir.

