2025 Yılı Temmuz ayı, acı bir ay olarak hafızalarımıza kazındı. Bir mağaranın karanlığına umutla giren on iki yürek… Her biri, 2022 yılında Pençe-Kilit Harekâtı’nda şehit düşen Üsteğmen Nuri Melih Bozkurt’un naaşını bulmak için yola çıkmıştı. O mağara, artık sadece bir arama noktası değil; milletin hafızasında bir hüzün anıtı oldu.
Bu kahramanlar, metan gazının sinsiliğine karşı koyarken, yalnızca bir arkadaşlarını değil, vatanın onurunu da arıyorlardı. Ve ne acıdır ki, o arayışta kendileri de şehitlik mertebesine ulaştılar.
İsimleri, memleketleriyle birlikte milletin kalbine kazındı:
Piyade Teğmen Furkan Sert – Malatya
İstihbarat Üsteğmen Ege Akar – İzmir (Aydın nüfusuna kayıtlı)
Komando Astsubay Kıdemli Çavuş Fikret Mangura – Manisa
Astsubay Kıdemli Çavuş Abdurrahman Akdoğan – Malatya
Piyade Uzman Çavuş Ümit Üzüm – Kayseri (Sivas'ta ikamet)
Piyade Uzman Çavuş Enver Yaman – Niğde
Piyade Uzman Çavuş Kani Obi – Ordu
Piyade Sözleşmeli Er Özkan Özkanlı – Aksaray
Piyade Sözleşmeli Er Mahsun Yeşildemir – Bitlis (Adilcevaz)
Piyade Sözleşmeli Er Ahmet Kuşak – Balıkesir (Kepsut)
Piyade Sözleşmeli Er Celalettin Uyanık – Bitlis (Mutki)
Piyade Sözleşmeli Er Ahmet Gültekin – İstanbul (Fatih)
Her biri bir hilâl uğruna toprağa düştü. Her biri, Mehmet Akif’in dizelerinde yankı bulan o yüce çağrının cevabı oldu: "Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber."
Şehitlik, İslam’da en yüce mertebelerden biridir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyiniz. Bilâkis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.” (Bakara 2:154) “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.” (Âl-i İmrân 3:169)
Peygamber Efendimiz (s.a.v) ise şöyle buyurmuştur: “Şehit olan kimse, ölüm acısını ancak karınca ısırması kadar hisseder.” (Tirmizî, Fedâilü’l-cihâd, 26) “Allah’tan bütün kalbiyle şehitlik isteyen bir kimse, yatağında ölse bile, Allah ona şehitlik mertebesini ihsan eder.” (Müslim, İmâre, 157)
Bu on iki kahraman, yalnızca bir görev değil, bir dua uğruna mağaraya girdiler. Ve o dua, onları Peygamber’in âgûşuna taşıdı.
Aziz Şehitlerimizin Kıymetli Ailelerine,
Vatan toprağına düşen her damla kan, bu milletin sinesinde bir yıldız gibi parlamaktadır. Evlatlarınız; yüreklerindeki cesaretle, gözlerindeki inançla, vatan sevgisinin en kutsal halini taşıyarak, sadece görevlerini değil, bir milletin onurunu da omuzladılar.
Şunu bilmenizi isteriz ki; her biri artık yalnızca sizin değil, bu milletin evladıdır. Onların adı, okul duvarlarında, şiirlerde, dualarda ve çocukların geleceğe dair umutlarında yaşayacak. Millet olarak, sizin acınızı yüreğimizde taşıyor, onların fedakârlığını sonsuz bir minnetle selamlıyoruz.
Ve sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde şöyle der: “Şehit olan kimse, ölüm acısını ancak karınca ısırması kadar hisseder.” (Tirmizî, Fedâilü’l-cihâd, 26)
Biliyoruz ki bu acı, kelimelere sığmaz. Ama aynı zamanda biliyoruz ki sizin evlatlarınız, milletin en mukaddes makamına ulaşmıştır. Onlara rahmet, sizlere sabır diliyoruz. Hiçbir kelime bir annenin, babanın, eşin veya kardeşin yüreğindeki boşluğu dolduramaz… Ama dualarımız, gönlümüz ve vatanın minnet dolu sesi daima yanınızda olacaktır.
Sizler, evlatlarıyla bu topraklara şeref katmış mübarek ailelersiniz. Başınız dik, yüreğiniz büyük olsun.
Sonsuz saygı, minnet ve dua ile...