İşte Geldik Gidiyoruz!
İşte Geldik Gidiyoruz!
Akademisyen/Sosyolog Ahmet Aydın: İşte Geldik Gidiyoruz!
Akademisyen/Sosyolog Ahmet Aydın: İşte Geldik Gidiyoruz!
Duy bizi sonbahar, asıl hazan mevsimi, yürekten düşenlerle başlar. Öyle bir mevsim de yaşıyoruz ki, yalansız dolansız en samimi mevsimdeyiz, çürüyen, kuruyan ne varsa dökülüyor bir bir dalından.
Her gelenin gideceğini, her acının azalacağını, hayatta hiç bir şeyin, seni üzecek kadar önemli bir hükmü olmadığını, herkesle kahkaha atılabildiğini, ama yalnız ağlandığını, ölümden gayrı her şeyin çaresi olduğunu bilmeden gidecek insan.
Var olan her şey gitmeyi başarırken, bir insanoğlu, geldiği gibi, gitmeyi başaramıyor dünyadan.
Öyleki, günahsız geldiği dünyadan, günahsız olarak gidemiyor. Oysaki, kundakla geldiği dünyaya, kefenle veda edecek.
Deli gibi kutluyoruz, yılbaşlarını, doğum günlerini, kapitalist dünya için uydurulmuş özel günleri, sırf kutlamış olmak için kutluyoruz.
Doğumu da, ölümü de çiçekler yollayarak kutluyoruz.Sevince de, kedere de, doğuma da, ölüme de, çiçekler yolluyoruz bolca.
Oysaki insan, hiçbir şeyi olmadan eli boş geldiği dünyadan, hiçbir şey götüremeden de eli boş gidecek.
Bir ezanla doğduğu dünyaya, bir selayla veda edecek. Bir ömür dediği hayat bir ezanla, bir sela arasına sıkışmış kısacık bir yaşamdır aslında.
İnsan, bir bebek olarak gülerek, sevinçle karşılandığı fani dünyadan, bir cenaze olarak ağlanarak uğurlanacak ebedi âleme.
Tek başına kundaklara sarılı teşrif ettiği dünyadan, yine tek başına kefenlenerek ayrılıp gidecek.
Bu öyle bir gidiş olacak ki, şaşaalı dünyada makamları, mevkileri, makam odalarını, makam arabalarını, özel sekreterleri, şoförleri, tanıdık tanımadık tüm peşinden koşanları, bir anda geride bırakıp gidecek.
Her şeyin zamanında önemli olduğunu, bir saniye sonrasının kaygısına düşmeden hayatı yaşamak gerektiğini anlamadan gidecek insan.
Kalabalıklar içerisinde yalnız yaşadığı gibi, kabristanda da yalnız başına kalacak.
Dünyada koskoca evlere sığdıramadığı bedenini, daracık kabire sığdırıp gidecek.
Dünyaya gelmek elinde olmadığı gibi, dünyadan gitmekte elinde olmayacak, fakat insan bunu bilmeden yaşayacak.
Tertemiz geldiği dünyayı, kirletmeden temizce bırakıp gidebilmeli insan.
Şaşaalı bir şekilde geldiği makamlardan, gürültü çıkarmadan, zarif bir şekilde gidebilmeyi de başarmalı insan.
Büyük sevinçlerle kurduğu aile yuvalarını, olmuyorsa, gitmiyorsa birlikte yürümüyorsa, kırmadan, dökmeden, öldürmeden, iki medeni insan gibi edebiyle bitirmeyi de bilmeli insanoğlu.
İnsan bazen ne deveyi güdebiliyor ne de diyardan gidebiliyor, çölün ortasında bağdaş kurarak oturup beklemeye başlıyor.
Zamanını keyif aldığı insanlarla geçirmenin paha biçilmez olduğunu, İnsanlara sınırsız şans tanımanın en büyük hata olduğunu öğrenmeden veda edecek insan.
Kısacası, koç gibi geldiği yerlerden, koç gibi de gidebilmeli insan.
Değerli kardeşim!
Bugün uyandığında, giymeye kıyamadığın elbiseni giy.
Evindeki en güzel tabaklarda ye yemeğini. Misafirlerin için ayırdığın fincanlarla iç kahveni.
Erteleme hayatında yapmak istediğin hiçbir şeyi.
Etrafındaki dostlarına son kez bakıyormuş gibi bak, sevdiğini dolu dolu, doya doya söyle onlara.
Neticeyi kelam.....
Hayatınızı müsvedde yaşamayın, temize çekmeye vaktiniz olmayabilir. Çünkü, hayat hiç kimseye, "bunu saymam, yine beklerim" demiyor.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.